daha başindan soyleyeyim, okumaya başladiginiz yazi oldukça uzun bir yazi. gerçekleri açiklamak amaciyla kaleme alinan bu yazi, onlari ögrenmek için can atan aklı selim bireyler için yazılmıştır. kesinlikle amaç polemik yaratmak değildir,
bu yazinin konusu. son osmanli padişahi vi.mehmed vahideddin han'ın trajik siyasi sonu ile ilgilidir. resmi tarih tarafından bir hain, hazineyi soyarak kaçan bir hırsız gibi tanıtılan sultan vi.mehmed vahideddin han'ın masumiyeti üzerine, yayinlanan sinirli sayidaki belge ve bilgiye dayanarak kaleme alinmiştir.
soze sozkonusu kişinin adi ile ilgili bilerek yapilan bir tahrifattan soz ederek başlamak istiyorum. resmi kayitlarda vi.mehmed vahideddin han'ın ismi vahdettin biçiminde yazilmaktadir ki bu yanliştir. sultan'ın ismi gerçek osmanlı tarihcileri tarafından vi.mehmed vahideddin han olarak anılmaktadır. ismi vahdettin değil vi. mehmed vahideddin han'dır. vahideddin, dinin varisi anlamina gelmekte ve din karşıtlığı ile bu d'ler `t'ye çevrilmiş bulunmaktadir. arapça olan bu ve benzeri isimler d ile yazılır t uydurmaca ve ayni zamanda çarpitmadir.
edit: yazar arkadaşımız ilbertus beni vahideddin'in isminin anlamı hakkında uyardı ve hata yaptığımı belirtti kendisinin notunu buraya paste etmek ve olası hatam için özür dilemek istiyorum... uyarısı için ise kendisine sonsuz teşekkürler.
''vahideddin, dinin varisi değildir. "vahid" arapça bir, tek anlamına gelir. dinin biri, biriciği, kıymetlisi gibi bir anlamı vardır.''
kalbi taşlaşmamış hiç bir insan evladı olamaz ki vi. mehmed vahideddin han'ın. asıl hikayesini dinledikten sonra derin bir hüzün içerisinde boğulmasın, gözleri bu acılar içerisinde yaşamış ve büyük bir ihanete uğramış bu yüce insanın hikayesi nedeni ile dolmasın.
resmi tarih bize neden yalan söylemektedir?
bu yaziyi kaleme almakta amacim, bu sorunun yanitini vermek degil, okuyucunun bu sorunun yanitini bulmasina yardimci olmaktir. üstelik bu ‘sözlk’ün zazin politikasini asar.
yine de su gercegi kaydetmeden gecemiyecegim: vi.mehmed vahideddin han, resmi tarihcilerin gosterdigi gibi kurtuluş savaşının karsiti degil, onun mimarıdır. mustafa kemal, onun izni olmadan değil kurtuluş savaşını başlatmak, istanbul'dan dışarıya bir adım bile atamazdı!
sultan vi.mehmed vahideddin han'ın tahta çıkısi
1918 temmuz, ağabeyi sultan reşat han vefat eder ve bunun üzerine yasa geregince ondan bos kalan tahta 4 temmuz 1918'de sultan mehmed vahideddin han oturur ve şu düşündürücü sözleri söyler.
''ben bu makam için hazırlanmadım. sindim kemale erdi dünya'da bir emelim kalmadı. birader ile hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından bu makama intizada değildim. fakat takdiri ilahi ile tecelli etti bu vazifeyi deruhte eyledim. saşmış bir haldeyim, bana dua ediniz...''
ancak ne ilginctir ki vatani korumak adina devleti savasa sokan yenilince de sivisip pacayi kurtarmaya calisan pasalarin aksine vahideddin orada kalir ve şöyle bir söylemde bulunur...
''ben devlet ve memleketime bir hizmet etmek ümidinde bulunmasaydım cengelköy'de rahat rahat otururken bu görevi kabul etmezdim. bu yaştan sonra mezarıma (..........) padişah diye yazdırmak niyetinde değildim...''
ittihat ve terakkici'lerin tehlikeli maceralar ugruna halkı kışkırttığı bir dönemdir. bu nedenle de vi. mehmed padişah olmakla ateşten bir gömlek giymiştir. bu günün sikca kullanilan deyimi ile tam manası ile bir ''enkaz devir almıştır''
vi. mehmed tahta çıktığında gelenekleri yerine getiren bir çok kişi kendisine telgraf ceker. işte mustafa kemal'in çektiği telgraf soyledir:
''efendimizin tahta cülusları, bendenizde vatanımızın saadet ve selameti nokta-i nazarından fevkalade umitler tevlit etti. sultanı merhumun ziya-i ebedisinden müteessir olmakla beraber vatanın, milletin, ordunun bazice (oyuncak) olmaktan halas edileceği kanaat-ı tammesi, tesir-i vak'i tadil eylemiştir.
ubudiyet (kulluk) ve tazminat-ı çaker-ı naemin (kölece saygımın) zat-ı şahaneye arzını rica ederim...'' 19 temmuz 1918
mustafa kemal
ordu kumandanı
kısa bir süre sonra istanbul itilaf devletlerinin uçakları tarafından 1 ay boyunca bombardıman edilir.
müttefikler yenilgiye uğratılmış, düşmana bir tek kurşun atmadan toprakları birakip kaçan ittihat ve terakkiciler istanbul'a dönmüşlerdir. savas suclusu olarak yakalanip iceri atilmasi gereken bu zatlarin aksine galip gelmişler gibi madalya ile ödüllendirilmek beklentisi içindediler.
kazım karabekir anılarında suriye ve musul'daki orduların savunma yapmadıklarından söz eder. suriye cephesinin maglup ordusunun kumandani ismet inönü harbiye nezaretinde müsteşar olmayı başarmıştır.
mondoros anlaşmasına gelince
vahideddin han'ın hiç bir sorumluluğu olmayan bir hezimettir mondoros. padisahin görüşmeleri yapan elçilerine gönderttiği telgraflar görünmeyen eller tarafından engellenir ve gönderilmez. görüşmeler 4 gün gibi kısa bir sürede sona erer ve karsi tarafa büyük tavizler verilir. bu durumun asıl sorumluları olan talat, enver ve cemal paşalar ise enver paşa'nın yalısında toplanırlar ve sabaha karşı bir alman harp gemisi ile karadeniz ve köstence üzerinden almanya'nın yolunu tutarlar.
mondoros'un kaybettirdiklerinin asıl sorumluları böylece kaçmış olurlar. mondoros'a imza atıp vatanı düşmana peşkeş çeken ve ardından kaçarak kendi canlarını kurtarmaya çalışan bu üç paşa hala resmi tarihciler tarafindan kahraman olarak anilmaktadirlar. ittihat ve terakki'nin vatan sevgisi budur işte.
bu arada mustafa kemal paşa adana'dan istanbul'a gelir. istanbul boğazında demirlemiş düşman gemilerini gördüğünde ''gelirler ve bir gün geldikleri gibi geri giderler.'' dedigi nakledilir tarihciler tarafindan.
bu durumda istanbulda kalmanin bir yararinin olmayacagini, anadoluya gecip direnis hareketini hareketini örgütlemesi gerektigine karar verir. daha önce tahttan indirilerek beylerbeyi köskü’nde ikamete mecbur edilen ii. abdulhamit onun bu kararindan haberdar olur ve ona su mesaji gönderir: “karar yanlistir. padisah hicbir nedenle istanbul’dan ayrilmamalidir. eger o ayrilirsa istanbul, bir daha bizim olmamak üzere elimizden cikar. istanbuldan ancak padisahin cenazesi cikmalidir.”
kendisi anadoluya gidemeyince, kendisine vekalet edecek güvenilir bir genc komutan arayisi icine girer padisah ve
necip fazıl kısakürek genç kumandan'ların isim listesi konusu necip fazıl'ın ağzından bu söyle aktarilir:
''sultan vahideddin han, genç kumandanların isim listesini istedi. vatanına aşkla bağlı, vatan acısıyla yanan, vatan kurtarmak yolundanki bir hamleyi omuzlayabilecek kabiliyette, azimli, fedakar ve atılgan kumandanlar kaydı ile lstedi bu listeyi... yazıp verdim...her kumandanın karakterini de isminin yanına not ettim. listenin basinda ise mustafa kemal vardı...'' (burada kaynaklardan gelen bir hata mevcut, arkadaşlarımdan birinin necip fazıl'ın o dönem 13 yaşında olduğunu söylemssi üzerine bu hata düzeltildi)
mondoros sonrası, işgal gemileri istanbul boğazına çöreklendiğinde vahideddin han, fevzi (cakmak) paşa'dan bir liste ister. ancak fevzi paşa mustafa kemal'in ismini listeye almaz. vahideddin han sorar:
"pasa, mustafa kemal pasa hirsiz midir"
"hasa padisahim"
"bir namuzsuzlugu, ahlaksizligi var midir ?"
''hasa padisahim"
"beceriksiz ve kabiliyetsiz midir?"
"hayir efendim. o hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir"
"o halde bu listeye niçin onun adini yazmadiniz?..
" hiç düsünmeden cevap verdim:
"padisahim, mustafa kemal pasa yenilik, bilhassa öteden beri cumhuriyet taraftaridir"
padisah elindeki kagidi atar gibi masanin üzerine birakti... ayaga kalkip pencereye döndü. limanda demirli itilaf devletleri (ingiliz, fransiz, italyan, yunan) gemilerini göstererek: "pasa, pasa...bu gemileri görmek kanima dokunuyor. bu memleket kurtulsun da isterse cumhuriyet olsun... kendine selamla birlikte teblig ediniz, haftaya cuma günü mustafa kemal pasa'yi görecegim »
işte bu sözler hem necip fazıl'ın hem de fevzi paşa'nın ağzından anlatılıyor. peki şimdi hangi onurlu vatan evladi çıkıp da vahideddin han'ın memleketi sattigini dahasi korkak, hırsız, alçak olduğunu iddia edebilir?