Kaleciler : Aykut Erçetin, Ufuk Ceylan, Leo Franco
Savunma : Emre Güngör, Lucas Neill, Hakan Kadir Balta, Gökhan Zan, Uğur Uçar, Servet Çetin, Emre Aşık, Serkan Kurtuluş, Caner Erkin, Çetin Güngör.
Orta Saha : Tobias Linderoth, Barış Özbek, Hasan Şaş, Mehmet Topal, Harry Kewell, Ayhan Akman, Sabri Sarıoğlu, Arda Turan, Aydın Yılmaz, Giovani dos Santos, Elano, Mustafa Sarp, Abdul Kader Keita, Emre Çolak.
Hücum : Milan Baros, Shabani Nonda, Jô
Teknik direktör : Michael Skibbe
Abyllah Ercan
Ali Gültiken
Allum Buker
Andre Kona
Arşil Arvveleze
Bekir Gür
Celil ağır
Cengiz Atilla
Daniel Timofte
donald khuse
Engin Özemir
Eral Keser
Ercan Koloğlu
Ergun Kula
Erkan Avseren
Erkan özeri
Erkut Çağdaş
Ertuğrul ağlam
Fahrettin Ömerovic
Fatih Tekke
Müjat Yetkiner
Mirko Mirkovic (Mert Meriç)
Hakan Şükür
Hami Aslan
Hami Manıralı
Hasan Özer
Hasan Şaş
Hasan Yiğit
İmdat Arlan
İskender Eroğlu
İvko Gançev
John Lehiba Moheu
Kemal ersar
Lemi Çelik
Mehmet Polat
Mert Korkmaz
Metin Aktaş
Metin Mert
Metin Tekin
Mustafa Şahintürk
Nihat Tümkaya
Ogün Temizkanoğlu
Orhan Kaynak
Orhan Çıkrıkçı
Osman Özköylü
Rahim Zafer
affet Akbaş
affet ancaklı
erkan Aykut
erkan ökme
Şanver Göymen
Şota Arvlaze
Tahir Karapınar
Tolunay Kafkas
Tunahan Akoğan
Uğur Tütüneker
Ünal Karaman
Vural Korkmaz
Ali Gültiken
Allum Buker
Andre Kona
Arşil Arvveleze
Bekir Gür
Celil ağır
Cengiz Atilla
Daniel Timofte
donald khuse
Engin Özemir
Eral Keser
Ercan Koloğlu
Ergun Kula
Erkan Avseren
Erkan özeri
Erkut Çağdaş
Ertuğrul ağlam
Fahrettin Ömerovic
Fatih Tekke
Müjat Yetkiner
Mirko Mirkovic (Mert Meriç)
Hakan Şükür
Hami Aslan
Hami Manıralı
Hasan Özer
Hasan Şaş
Hasan Yiğit
İmdat Arlan
İskender Eroğlu
İvko Gançev
John Lehiba Moheu
Kemal ersar
Lemi Çelik
Mehmet Polat
Mert Korkmaz
Metin Aktaş
Metin Mert
Metin Tekin
Mustafa Şahintürk
Nihat Tümkaya
Ogün Temizkanoğlu
Orhan Kaynak
Orhan Çıkrıkçı
Osman Özköylü
Rahim Zafer
affet Akbaş
affet ancaklı
erkan Aykut
erkan ökme
Şanver Göymen
Şota Arvlaze
Tahir Karapınar
Tolunay Kafkas
Tunahan Akoğan
Uğur Tütüneker
Ünal Karaman
Vural Korkmaz
12 Nisan 1972 yılında Yalova'da doğdu. Kırmızı elbiseler giyerek mahallede şarkılar söyleyen Şebnem Ferah'ın müziğe olan ilgisi küçük yaşlarda başlamış. Şebnem'in müzikle tanışmasında ailesinin çok büyük rolü olmuş. İlk okulda enstrüman ve solfej dersleri almaya başlamış. Şebnem'in ailesinde hemen hemen herkes müzikle içiçe ve evin her köşesinde enstrüman olduğu için müzik konusunda bilgili ve hazır olarak atılmış piyasaya.
İlk okul yıllarında mandolin kursu alan Şebnem okul orkestrasında da solistlik yapmış ve bugüne dek hayatını müzikle bağdaştırmış. Liseyi Bursa Gemlik'te "Özel Namık Sözeri Lisesinde " yatılı bir öğrenci olarak okumuş ve bu dönemler Şebnem'in kendisini tanımasına , tek başına ayakta kalmasına yardımcı olmuş.
Şebnem'in okul orkestralarında başlayan bu serüveni daha sonra küçük topluluklarla devam etmiş. Lise zamanlarında " Pegasus " adlı grubuyla beraber çalışan ama kafasında bir kız grubu hayali olan Şebnem , 80'lerin ortasında Bursa'da açılan bir stüdyo sayesinde Sedat abisiyle tanışmış ve bu hayalini 1988 yılında kurduğu "Volvox" grubuyla gerçekleştirmiştir. Müzik uğruna " Odtü Ekonomi " Bölümünü 2. sınıftan terk etmiş ve daha sonra İstanbul'a gelince " İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili Ve Edebiyatı " bölümüne kaydolmuş.
1994 yılında " Volvox " grubunun dağılması sonucu Şebnem Ferah bireysel çalışmalarına başlamış. Rahmetli sanatçımız Onno Tunç ve Sezen Aksu'nun keşfi sonucu Underground ortamdan daha Ferah bir ortama kavuşmuş.
Daha sonra " 15 Kasım 1996 Cumartesi " günü " KADIN " adlı ilk solo albümünü çıkardı. İlk videosunu " Vazgeçtim Dünyadan " adlı parçasına çeken Şebnem , Rock müzik piyasasını yeni bir döneme soktu. Çıkışıyla büyük bir sansasyon yarattı. Gerek kaset satışları gerekse video klibiyle uzun süre listelerde bir numara olarak boy gösterdi. Daha sonraları " Yağmurlar " , " Bu Aşk Fazla Sana " ve " Fırtına " adlı şarkılarına klip çekti. İlk konserini " 04 Nisan 1997 " de " İzmir Ege Üniversitesi " nde verdi ve büyük bir kalabalığa yaklaşık 6000 kişiye unutulmayacak dakikalar yaşattı. İzmir'deki konserin ardından Türkiye'nin çeşitli yerlerinde konserlerine devam etti ve bu konserlerin yanı sıra düzenli bar programları da yaptı.
Tabii ki Şebnem`in yaşadığı çok büyük acılar da oldu. 1998 yılında Ablası Aycan Ferah`ı yitirdi. Üzüntülü bir dönemin ardından 2.5 yıllık bir aradan sonra " 24 Haziran 1999 Perşembe Günü " ikinci albümünün ilk klibi " Bugün " müzik kanallarında boy göstermeye başladı ve tarih " 30 Haziran 1999 Çarşamba " yı gösterdiği zaman " Artık Kısa Cümleler Kuruyorum " adlı ikinci albümünü yine sansasyonlu bir şekilde bizlere sundu. İlk albümünde olduğu gibi ikinci albümünde de İskender Paydaş ve Pentagram ekibiyle çalışan Şebnem yine herkesi üzerine yoğunlaştırdı. Çok samimi sözlerin üzerine sarılmış etkileyici melodiler yine hafızamıza kazınacak ve aklımızdan asla silinmeyeceklerdi. Albümün ikinci videosu " Artık Kısa Cümleler Kuruyorum " şarkısına geldi , klibin yönetmenliğini Hakan Yonat yaptı.
İkinci albümün ardından yine araya uzun bir stüdyo dönemi girdi. Bu arada acılar Şebnem`in peşini bırakmadı. 1999 yılında meydana gelen 17 Ağustos depreminde Babası Ali Ferah`ı yitirdi. Acılarını hafifletmek ve yeni şarkılar üretmek için müziğe daha da sıkı sarılmayı tercih etti. Böylece " 03 Ekim 2001 " tarihinde " Perdeler " adlı üçüncü albümü yayınlandı ve yine büyük beğeni topladı. Bu sefer ki albümde Şebnem , İskender Paydaş ve Pentagram üyeleriyle değil de sahnede birlikte çaldığı müzisyenlerle çalışmıştı. Bu albümden ilk video , albümle aynı adı taşıyan " Perdeler " şarkısına çekildi. Klip, Türkiye standartlarının çok dışında ve oldukça güzel görüntüler barındırıyordu. Bu klipten kısa bir süre sonra " Sigara " şarkısı da , renkli cam da boy göstermeye başladı.
"İki yıl aradan sonra , tarih " 12 Mayıs 2003 Pazartesi Günü " yeni albümünün ilk videosu " Ben Şarkımı Söylerken " müzik kanalarında dönmeye başladı. " 15 Mayıs 2003 Perşembe Günü " " Kelimeler Yetse " adlı muhteşem bir albümle Şebnem tekrar aramıza dönmüş oldu. İlk klibiyle kendinden oldukça söz ettirmeyi ve yine yeniden gündeme oturmayı başardı. Röportajlar , Tv programları derken kendini yoğun bir temponun içinde bulan Şebnem, bu yoğun temponun arasında albümünden 2 şarkıya daha video klip çekti.. Türkiye'nin bir çok şehrinde konserler verdi ve hala vermeye devam ediyor.."
Sessiz sedasız geçen bir yılın ardından, “5 Temmuz 2005 Salı günü” bu defa Tarkan Gözübüyük prodüktörlüğünde 5. albümü “Can Kırıkları”nı yayınlayarak yeniden piyasaya damgasını vuran Şebnem Ferah, ilk klibini de albümle aynı ismi taşıyan şarkısı “Can Kırıkları”na çekti. Son albümlerine oranla sert sounduyla dikkat çeken albümünün, 29 Temmuz 2005 günü Parkorman’da gerçekleşen gala konseriyle yeniden dinleyicilerine kavuşan Şebnem’in yeni albüm konserleri de bu sayede başlamış oldu. Çok geçmeden “Çakıl Taşları”na ikinci video klip geldi. Katıldığı programlarda birçok klip ve konser müjdesi veren Şebnem’in, konser maratonu halen devam etmekte...
Albümlerinin dışında da Şebnem Ferah'ı pek çok farklı çalışmada görmemiz mümkün. Kimi şarkıcıya geri vokalleriyle , kimisiyle düet yaparak onlara eşlik etmiştir. Bunun yanı sıra bir çok sanatçıyla beraber yardım konserleri vererek pek çok faaliyette bulunmuştur..
Geri vokal yaptığı sanatçılar ; Sezen Aksu , Sertab Erener , Levent Yüksel , Nilüfer , Demir Demirkan , Tüzmen , Yaşar Gaga , Ajda Pekkan , Özlem Tekin , Tarkan , Çelik , Teoman , Haluk Levent . Düet yaptığı sanatçılar ; Müzeyyen Senar (Sarı Kurdelem Sarı) , Polad Bülbüloğlu (Gel Ey Seher) , Kargo (Kalamış Parkı) , Teoman (iki yabancı).
Ayrıca Bülent Ortaçgil'e saygı albümünde bir Bülent Ortaçgil klasiği olan " Değirmenler " şarkısını da yorumlamıştır.
" Little Mermaid " (Küçük Denizkızı) adlı çizgi filmde seslendirme yapmış ve soundtrackinde bulunan " O Dünyada " isimli şarkıyı seslendirmiştir. Toprak Sergen Ve Aydan Şener'in Oynadığı bir filmde ise , söz ve müziği Demir Demirkan'a ait olan " Ay Işığında Saklıdır " adlı şarkıyı seslendirmiştir.
Bunun yanı sıra reklam jingle'larıyla da karşımıza çıkmıştır. Akbank reklamı , Tat Ketçap , Pepsi ve son olarak Fanta reklamıyla hem göze hemde kulağa hitap etmeyi başarmıştır.
En son albümü çıkalı 4,5 yıla yakın bir zaman geçmiş ve hayranları tarafından beklenen yeni albümü 2009'un son günlerinde "Benim Adım Orman" ismiyle diskografideki yerini almıştır...
Ayrıca Sanatçı,yeni Albümün ile ilgili bir dizi konser planı yapmıştır.
İlk okul yıllarında mandolin kursu alan Şebnem okul orkestrasında da solistlik yapmış ve bugüne dek hayatını müzikle bağdaştırmış. Liseyi Bursa Gemlik'te "Özel Namık Sözeri Lisesinde " yatılı bir öğrenci olarak okumuş ve bu dönemler Şebnem'in kendisini tanımasına , tek başına ayakta kalmasına yardımcı olmuş.
Şebnem'in okul orkestralarında başlayan bu serüveni daha sonra küçük topluluklarla devam etmiş. Lise zamanlarında " Pegasus " adlı grubuyla beraber çalışan ama kafasında bir kız grubu hayali olan Şebnem , 80'lerin ortasında Bursa'da açılan bir stüdyo sayesinde Sedat abisiyle tanışmış ve bu hayalini 1988 yılında kurduğu "Volvox" grubuyla gerçekleştirmiştir. Müzik uğruna " Odtü Ekonomi " Bölümünü 2. sınıftan terk etmiş ve daha sonra İstanbul'a gelince " İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili Ve Edebiyatı " bölümüne kaydolmuş.
1994 yılında " Volvox " grubunun dağılması sonucu Şebnem Ferah bireysel çalışmalarına başlamış. Rahmetli sanatçımız Onno Tunç ve Sezen Aksu'nun keşfi sonucu Underground ortamdan daha Ferah bir ortama kavuşmuş.
Daha sonra " 15 Kasım 1996 Cumartesi " günü " KADIN " adlı ilk solo albümünü çıkardı. İlk videosunu " Vazgeçtim Dünyadan " adlı parçasına çeken Şebnem , Rock müzik piyasasını yeni bir döneme soktu. Çıkışıyla büyük bir sansasyon yarattı. Gerek kaset satışları gerekse video klibiyle uzun süre listelerde bir numara olarak boy gösterdi. Daha sonraları " Yağmurlar " , " Bu Aşk Fazla Sana " ve " Fırtına " adlı şarkılarına klip çekti. İlk konserini " 04 Nisan 1997 " de " İzmir Ege Üniversitesi " nde verdi ve büyük bir kalabalığa yaklaşık 6000 kişiye unutulmayacak dakikalar yaşattı. İzmir'deki konserin ardından Türkiye'nin çeşitli yerlerinde konserlerine devam etti ve bu konserlerin yanı sıra düzenli bar programları da yaptı.
Tabii ki Şebnem`in yaşadığı çok büyük acılar da oldu. 1998 yılında Ablası Aycan Ferah`ı yitirdi. Üzüntülü bir dönemin ardından 2.5 yıllık bir aradan sonra " 24 Haziran 1999 Perşembe Günü " ikinci albümünün ilk klibi " Bugün " müzik kanallarında boy göstermeye başladı ve tarih " 30 Haziran 1999 Çarşamba " yı gösterdiği zaman " Artık Kısa Cümleler Kuruyorum " adlı ikinci albümünü yine sansasyonlu bir şekilde bizlere sundu. İlk albümünde olduğu gibi ikinci albümünde de İskender Paydaş ve Pentagram ekibiyle çalışan Şebnem yine herkesi üzerine yoğunlaştırdı. Çok samimi sözlerin üzerine sarılmış etkileyici melodiler yine hafızamıza kazınacak ve aklımızdan asla silinmeyeceklerdi. Albümün ikinci videosu " Artık Kısa Cümleler Kuruyorum " şarkısına geldi , klibin yönetmenliğini Hakan Yonat yaptı.
İkinci albümün ardından yine araya uzun bir stüdyo dönemi girdi. Bu arada acılar Şebnem`in peşini bırakmadı. 1999 yılında meydana gelen 17 Ağustos depreminde Babası Ali Ferah`ı yitirdi. Acılarını hafifletmek ve yeni şarkılar üretmek için müziğe daha da sıkı sarılmayı tercih etti. Böylece " 03 Ekim 2001 " tarihinde " Perdeler " adlı üçüncü albümü yayınlandı ve yine büyük beğeni topladı. Bu sefer ki albümde Şebnem , İskender Paydaş ve Pentagram üyeleriyle değil de sahnede birlikte çaldığı müzisyenlerle çalışmıştı. Bu albümden ilk video , albümle aynı adı taşıyan " Perdeler " şarkısına çekildi. Klip, Türkiye standartlarının çok dışında ve oldukça güzel görüntüler barındırıyordu. Bu klipten kısa bir süre sonra " Sigara " şarkısı da , renkli cam da boy göstermeye başladı.
"İki yıl aradan sonra , tarih " 12 Mayıs 2003 Pazartesi Günü " yeni albümünün ilk videosu " Ben Şarkımı Söylerken " müzik kanalarında dönmeye başladı. " 15 Mayıs 2003 Perşembe Günü " " Kelimeler Yetse " adlı muhteşem bir albümle Şebnem tekrar aramıza dönmüş oldu. İlk klibiyle kendinden oldukça söz ettirmeyi ve yine yeniden gündeme oturmayı başardı. Röportajlar , Tv programları derken kendini yoğun bir temponun içinde bulan Şebnem, bu yoğun temponun arasında albümünden 2 şarkıya daha video klip çekti.. Türkiye'nin bir çok şehrinde konserler verdi ve hala vermeye devam ediyor.."
Sessiz sedasız geçen bir yılın ardından, “5 Temmuz 2005 Salı günü” bu defa Tarkan Gözübüyük prodüktörlüğünde 5. albümü “Can Kırıkları”nı yayınlayarak yeniden piyasaya damgasını vuran Şebnem Ferah, ilk klibini de albümle aynı ismi taşıyan şarkısı “Can Kırıkları”na çekti. Son albümlerine oranla sert sounduyla dikkat çeken albümünün, 29 Temmuz 2005 günü Parkorman’da gerçekleşen gala konseriyle yeniden dinleyicilerine kavuşan Şebnem’in yeni albüm konserleri de bu sayede başlamış oldu. Çok geçmeden “Çakıl Taşları”na ikinci video klip geldi. Katıldığı programlarda birçok klip ve konser müjdesi veren Şebnem’in, konser maratonu halen devam etmekte...
Albümlerinin dışında da Şebnem Ferah'ı pek çok farklı çalışmada görmemiz mümkün. Kimi şarkıcıya geri vokalleriyle , kimisiyle düet yaparak onlara eşlik etmiştir. Bunun yanı sıra bir çok sanatçıyla beraber yardım konserleri vererek pek çok faaliyette bulunmuştur..
Geri vokal yaptığı sanatçılar ; Sezen Aksu , Sertab Erener , Levent Yüksel , Nilüfer , Demir Demirkan , Tüzmen , Yaşar Gaga , Ajda Pekkan , Özlem Tekin , Tarkan , Çelik , Teoman , Haluk Levent . Düet yaptığı sanatçılar ; Müzeyyen Senar (Sarı Kurdelem Sarı) , Polad Bülbüloğlu (Gel Ey Seher) , Kargo (Kalamış Parkı) , Teoman (iki yabancı).
Ayrıca Bülent Ortaçgil'e saygı albümünde bir Bülent Ortaçgil klasiği olan " Değirmenler " şarkısını da yorumlamıştır.
" Little Mermaid " (Küçük Denizkızı) adlı çizgi filmde seslendirme yapmış ve soundtrackinde bulunan " O Dünyada " isimli şarkıyı seslendirmiştir. Toprak Sergen Ve Aydan Şener'in Oynadığı bir filmde ise , söz ve müziği Demir Demirkan'a ait olan " Ay Işığında Saklıdır " adlı şarkıyı seslendirmiştir.
Bunun yanı sıra reklam jingle'larıyla da karşımıza çıkmıştır. Akbank reklamı , Tat Ketçap , Pepsi ve son olarak Fanta reklamıyla hem göze hemde kulağa hitap etmeyi başarmıştır.
En son albümü çıkalı 4,5 yıla yakın bir zaman geçmiş ve hayranları tarafından beklenen yeni albümü 2009'un son günlerinde "Benim Adım Orman" ismiyle diskografideki yerini almıştır...
Ayrıca Sanatçı,yeni Albümün ile ilgili bir dizi konser planı yapmıştır.
Yaratıcılığın yüceliğine inanmış üç kardeş... Onur, Haldun ve Feridun Hürel... Kısaca 3 Hürel...
Henüz ilk gençlik yıllarında içlerine, yüreklerinin gizli kalmış kuytularına bir kor gibi düşen sanat ateşinin dürtüsüyle inanılmaz serüvenlerle dolu bir yolculuğa çıktılar. 1966 yılında ilk gruplarını kurdular: "İstanbul Dörtlüsü"
Daha sonra, üç kardeş kendileri aralarında bir grup kurmaya hazırlanırlar ve Haldun trampet (vurmalı sazları), Onur absgitar ve Feridun gitar çalacak şekilde bir iş bölümü yaparlar. Fakat, sürekli grup değiştirmek zorunda kalırlar, değişik kişilerle birlikte çalarlar çünkü henüz lisededirler ve bir gitarları yoktur.
1970 yılında ilk 45'likleri 'Ve Ölüm / Şeytan Bunun Neresinde' yayınlanır, bu ilk plak yollarının da açılması demektir. Bu plak tutulunca ardı sıra 45'likler yayınlanmaya başlar.
1972 gelindiğinde artık iyice kendini tanıtan grup çalışmalarının meyvesini görür: Üç Hürel artık grup listelerinde bir numaradır.
Daha sonra 45'liklerdeki parçalarını topladıkları longplay Türkiye'nin ilk Altın Long Play' ödülünü alır. Grup artık listelerin değişmez birincisidir ta ki 1975'te Onur'un kısa dönem askerliği, 1977'de ise Haldun ve Feridun'un askere gitmesi ile müziğe iki yıl ara vermek zorunda kalırlar. Bu süre içerisinde müzik piyasasında kaset furyası ortaya çıkmıştır ve birçok firma iflasa sürüklenir.
Grup askerden dönünce bu olumsuzluklardan etkilenirler ve o dönemin modası olan gazinolarda sahne almak yerine, çizgilerinden ödün vermemek adına sahneyi bırakmaya karar verirler.
3 Hürel'i bütün Türk gruplarindan ayiran en önemli özellik, sadece kendi beste ve sözlerini çalip söyleyen ilk grup olusudur. 3 Hürel, herhangi bir yabanci besteyi kullanmadi. Türkülerden uyarlama, düzenleme yapmadi. 3 Hürel'in müziginde 3 karakteristik özellikten söz etmek mümkündür:
1-) 3 Hürel, özellikle ritmleriyle özgünlesti. Anadolu'nun ritmlerinden yola çikarak çok degisik sentezlere ulasti. Haldun Hürel özel olarak, degisik tonlarda, büyük ölçekli darbukalar yaptirdi, bunlari bateriyle birlestirerek yeni bir vurmali çalgilar grubu üretti. Ayrica tef, kasik, köy davulu, çan, bongo gibi sazlari da kullandi.
2-) Feridun Hürel de dünyada ilk kez, dogu kültürünün bir enstrümaniyla (baglama), bati kültürünün bir enstrümanini (elektro gitar) ayni gövdede birlestirerek çift sapli "elektro saz-gitar"i üretti. Bu enstrümanla yeni ve farkli bir saz tinisi elde etmenin yani sira, konserlerde ayni parçada hem saz, hem de gitari kullanma kolayligi sagladi. Anadolu ritm ve ezgileri, Haldun'un vurmali sazlari ve Feridun'un saz-gitari, 3 Hürel'in soundunun karakteristik ögelerini olusturdu.
3-) 3 Hürel, sarki sözlerinde de genellikle ask acisi, ayrilik, ölüm gibi hüzünlü temalari isledi. Besteler, bir iki istisna disinda hep minör tonlarda yazildi. Feridun Hürel bu konuda; "Sanat için ya da halk için degil, kendim için, kendi duygularimi anlatmak, aktarmak için sarkilar yazdim. Genellikle üzgün ve kirgin oldugum zamanlarda beste yapmak geliyordu içimden. Bu yüzden de sarkilarimin konulari hep hüzünlü ve aci oldu..." yorumunu yapmaktadir.
"Efsane...Yeniden". Son yıllarda eski tüfek sanatçıların tekrar müziğe dönmesi grupta da böyle bir dönüşü gündeme getirir. Fakat, Feridun buna karşıdır, ona göre efsane olduğu gibi kalmalı, onlara dokunulmamalıdır. Haluk Levent'e verdikleri 'Sevenler Ağlarmış' adlı parçanın çok sevilmesi ve Ada Müzik'in kendilerine Diskotür'ü satın aldığını ve yeniden onlarla çalışmak istediğini söylemesi Üç Hürel'in görüşlerini değiştirmesine neden olur. Böylece "Efsane...Yeniden" albümü çıkar.
Henüz ilk gençlik yıllarında içlerine, yüreklerinin gizli kalmış kuytularına bir kor gibi düşen sanat ateşinin dürtüsüyle inanılmaz serüvenlerle dolu bir yolculuğa çıktılar. 1966 yılında ilk gruplarını kurdular: "İstanbul Dörtlüsü"
Daha sonra, üç kardeş kendileri aralarında bir grup kurmaya hazırlanırlar ve Haldun trampet (vurmalı sazları), Onur absgitar ve Feridun gitar çalacak şekilde bir iş bölümü yaparlar. Fakat, sürekli grup değiştirmek zorunda kalırlar, değişik kişilerle birlikte çalarlar çünkü henüz lisededirler ve bir gitarları yoktur.
1970 yılında ilk 45'likleri 'Ve Ölüm / Şeytan Bunun Neresinde' yayınlanır, bu ilk plak yollarının da açılması demektir. Bu plak tutulunca ardı sıra 45'likler yayınlanmaya başlar.
1972 gelindiğinde artık iyice kendini tanıtan grup çalışmalarının meyvesini görür: Üç Hürel artık grup listelerinde bir numaradır.
Daha sonra 45'liklerdeki parçalarını topladıkları longplay Türkiye'nin ilk Altın Long Play' ödülünü alır. Grup artık listelerin değişmez birincisidir ta ki 1975'te Onur'un kısa dönem askerliği, 1977'de ise Haldun ve Feridun'un askere gitmesi ile müziğe iki yıl ara vermek zorunda kalırlar. Bu süre içerisinde müzik piyasasında kaset furyası ortaya çıkmıştır ve birçok firma iflasa sürüklenir.
Grup askerden dönünce bu olumsuzluklardan etkilenirler ve o dönemin modası olan gazinolarda sahne almak yerine, çizgilerinden ödün vermemek adına sahneyi bırakmaya karar verirler.
3 Hürel'i bütün Türk gruplarindan ayiran en önemli özellik, sadece kendi beste ve sözlerini çalip söyleyen ilk grup olusudur. 3 Hürel, herhangi bir yabanci besteyi kullanmadi. Türkülerden uyarlama, düzenleme yapmadi. 3 Hürel'in müziginde 3 karakteristik özellikten söz etmek mümkündür:
1-) 3 Hürel, özellikle ritmleriyle özgünlesti. Anadolu'nun ritmlerinden yola çikarak çok degisik sentezlere ulasti. Haldun Hürel özel olarak, degisik tonlarda, büyük ölçekli darbukalar yaptirdi, bunlari bateriyle birlestirerek yeni bir vurmali çalgilar grubu üretti. Ayrica tef, kasik, köy davulu, çan, bongo gibi sazlari da kullandi.
2-) Feridun Hürel de dünyada ilk kez, dogu kültürünün bir enstrümaniyla (baglama), bati kültürünün bir enstrümanini (elektro gitar) ayni gövdede birlestirerek çift sapli "elektro saz-gitar"i üretti. Bu enstrümanla yeni ve farkli bir saz tinisi elde etmenin yani sira, konserlerde ayni parçada hem saz, hem de gitari kullanma kolayligi sagladi. Anadolu ritm ve ezgileri, Haldun'un vurmali sazlari ve Feridun'un saz-gitari, 3 Hürel'in soundunun karakteristik ögelerini olusturdu.
3-) 3 Hürel, sarki sözlerinde de genellikle ask acisi, ayrilik, ölüm gibi hüzünlü temalari isledi. Besteler, bir iki istisna disinda hep minör tonlarda yazildi. Feridun Hürel bu konuda; "Sanat için ya da halk için degil, kendim için, kendi duygularimi anlatmak, aktarmak için sarkilar yazdim. Genellikle üzgün ve kirgin oldugum zamanlarda beste yapmak geliyordu içimden. Bu yüzden de sarkilarimin konulari hep hüzünlü ve aci oldu..." yorumunu yapmaktadir.
"Efsane...Yeniden". Son yıllarda eski tüfek sanatçıların tekrar müziğe dönmesi grupta da böyle bir dönüşü gündeme getirir. Fakat, Feridun buna karşıdır, ona göre efsane olduğu gibi kalmalı, onlara dokunulmamalıdır. Haluk Levent'e verdikleri 'Sevenler Ağlarmış' adlı parçanın çok sevilmesi ve Ada Müzik'in kendilerine Diskotür'ü satın aldığını ve yeniden onlarla çalışmak istediğini söylemesi Üç Hürel'in görüşlerini değiştirmesine neden olur. Böylece "Efsane...Yeniden" albümü çıkar.
Türk Rock müziğinin asi kızı olarak tanınan Özlem Tekin 18 Kasım 1971 tarihinde California'da dünyaya geldi. Babası Prof. Dr. Talat Tekin'in Berkeley Üniversitesi'nde öğrenim görevlisi olması nedeniyle çocukluğunun bir kısmı Amerika'da geçti. İlkokula başlamadan önce Türkiye'ye geldi.
İlkokulu Ankara'da Fransızca eğitimi veren Tevfik Fikret Lisesinde okudu. Müziğe olan ilgisi çocuk yaşlarda gelişti. Bir süre piyano dersi olan Özlem Tekin, bu yeteneğini daha fazla geliştirmek isteyince Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı sınavlarına girerek Klarnet bölümünü kazandı. Müzik eğitimi devam ederken Ankara'da sahne çalışmalarına başladı. Yaz dönemlerinde Bodrum başta olmak üzere İngilizce pop, rock, metal, punk, caz tarzlarında müziklerle yazlık mekanlarda sahne aldı.
Daha sonraları Lokomotif grubundan aldığı bir teklif üzerine İstanbul'a geldi. Kısa bir süre bu grupla çalıştı. Bir müddet sonra Volvox grubuna katıldı ve bu grupta Şebnem Ferah'la birlikte çalıştı.Volvox grubu ile birlikte Türkiye'de hiç denenmemiş sahne çalışmaları gerçekleştirdi. İlk sene Volvox grubunda akustik gitara olan merakından ötürü bu enstrumanı çalmayı öğrendi ve bu gitarla besteler yapmaya başladı. 1996 yılında ilk solo albümü "Kime Ne" yi çıkardı. O güne değin Türkiye'de çok fazla yaygın olmayan tarzı ile büyük yankı uyandırdı. Albümden ilk hit şarkı "Aşk herşeyi affeder mi?", müziğiyle beğeni toplarken içerdiği konu açısından tartışma programlarına konu oldu. Bu albümden ikinci klibini "Duvaksız gelin" isimli şarkıya çekti. Bu şarkı ise Türkiye'de özellikle köylerde yaşayan başlık parası ve zorla evlendirilmelere tepki niteliği taşırken Özlem Tekin'e gerçek anlamda popüler olmanın yollarını açtı. Aynı yılın yaz aylarına gelindiğinde ise Özlem Tekin'in albümünde bulunan en hareketli şarkılardan biri olan "Yar bana varmadı" kliplendirildi. Özlem Tekin'in ilk albümünden son klip çalışması ise sokak çocuklarının konu edildiği "Herkes şanslı doğmuyor" isimli şarkı için yapıldı.
İlk albüm Özlem Tekin'e Türk rock müziğinde kariyer sağlarken Özlem Tekin ikinci albümün hazırlıklarına başladı. İki yıl süren çalışmalar sonucunda ikinci albüm "Öz" 1998'in baharında müzik piyasalarına sürüldü. Albüm piyasaya çıktığında herkes daha farklı bir Özlem Tekin'i karşılarında bulmuştu. Bu albümde müziğini daha sert bir tarza dönüştüren Özlem Tekin, "Bahar" isimli şarkıyla albüm çıkışını gerçekleştirdi. Bu albümden yaklaşık bir buçuk yıl sonra da üçüncü albümü "Laubali" yi piyasaya çıkardı. Üçüncü albümde Özlem Tekin'in bir önceki albümünün tam aksine tarzını biraz daha yumuşattığı ve pop'a dönüştürdüğü görüldü. Laubali albümün çıkış şarkısı olmakla birlikte ilk klip bu şarkıya çekildi.
Uzun bir aradan sonra "Tek Başıma" albümüyle geri dönen Özlem Tekin, albümün adının "Tek Başıma" olmasının sebebinin albümdeki tüm şarkıları tek başına bir haftada yaptığından kaynaklandığını belirtiyor. Bu albüm için ortalarda görünmediği zamanda ABD'ye gittiğini ve heykel kursuna katıldığını olduğunu söyleyen Özlem Tekin bundan sonra albüm çıkarmayacağını ve yurt dışında yaşamaya başlayacağını dile getiriyor.
Özlem Tekin daha sonra Türkiye ye geri dönüp sil baştan isimli dizide yer aldı. Mucizeler komedisindeki başarısıyla pek çok otoriteden tam not aldı. 5 mayıs 2005'te konserlerde beraber çaldıkları arkadaşlarından oluşan ve ''Ozz'' olarak adlandırdığı arkadaşlarıyla birlikte 5.albümü 109876543210'ı çıkardı. Albüm pek çok kişi tarafından müzikal anlamda en iyi Özlem Tekin albümü olarak değerlendiriliyor. Özlem Tekin bundan sonraki müzikal kariyerinde bir daha kendi ismiyle albüm yapmayacak, albümlerini grubunun adıyla çıkaracak.
Albüm yapmama kararından bir kez daha vazgeçen Tekin, uzun zamandır birarada çalıştığı müzisyen arkadaşlarından oluşan OZZ grubu ile yollarını ayırdı.Orhan Şallıel yönetimindeki "İstanbul Symphony Project" ile çoğunlukla üniversiteleri içeren bir konser turnesi düzenledi.Özlem Tekin, 2007 yılının sonbahar aylarında iki yeni albümle birden geri dönmeyi planlıyor.Sonbaharda gelecek olan albümlerin biri eski Özlem tekin şarkılarının senfonik versiyonlarını içeren bir best of albüm niteliğinde olacak;diğer albüm ise yeni Özlem Tekin şarkılarını içerecek.Albümler için sürpriz bir gelişme de konser dvd'si gelmesi ihtimali!
İlkokulu Ankara'da Fransızca eğitimi veren Tevfik Fikret Lisesinde okudu. Müziğe olan ilgisi çocuk yaşlarda gelişti. Bir süre piyano dersi olan Özlem Tekin, bu yeteneğini daha fazla geliştirmek isteyince Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı sınavlarına girerek Klarnet bölümünü kazandı. Müzik eğitimi devam ederken Ankara'da sahne çalışmalarına başladı. Yaz dönemlerinde Bodrum başta olmak üzere İngilizce pop, rock, metal, punk, caz tarzlarında müziklerle yazlık mekanlarda sahne aldı.
Daha sonraları Lokomotif grubundan aldığı bir teklif üzerine İstanbul'a geldi. Kısa bir süre bu grupla çalıştı. Bir müddet sonra Volvox grubuna katıldı ve bu grupta Şebnem Ferah'la birlikte çalıştı.Volvox grubu ile birlikte Türkiye'de hiç denenmemiş sahne çalışmaları gerçekleştirdi. İlk sene Volvox grubunda akustik gitara olan merakından ötürü bu enstrumanı çalmayı öğrendi ve bu gitarla besteler yapmaya başladı. 1996 yılında ilk solo albümü "Kime Ne" yi çıkardı. O güne değin Türkiye'de çok fazla yaygın olmayan tarzı ile büyük yankı uyandırdı. Albümden ilk hit şarkı "Aşk herşeyi affeder mi?", müziğiyle beğeni toplarken içerdiği konu açısından tartışma programlarına konu oldu. Bu albümden ikinci klibini "Duvaksız gelin" isimli şarkıya çekti. Bu şarkı ise Türkiye'de özellikle köylerde yaşayan başlık parası ve zorla evlendirilmelere tepki niteliği taşırken Özlem Tekin'e gerçek anlamda popüler olmanın yollarını açtı. Aynı yılın yaz aylarına gelindiğinde ise Özlem Tekin'in albümünde bulunan en hareketli şarkılardan biri olan "Yar bana varmadı" kliplendirildi. Özlem Tekin'in ilk albümünden son klip çalışması ise sokak çocuklarının konu edildiği "Herkes şanslı doğmuyor" isimli şarkı için yapıldı.
İlk albüm Özlem Tekin'e Türk rock müziğinde kariyer sağlarken Özlem Tekin ikinci albümün hazırlıklarına başladı. İki yıl süren çalışmalar sonucunda ikinci albüm "Öz" 1998'in baharında müzik piyasalarına sürüldü. Albüm piyasaya çıktığında herkes daha farklı bir Özlem Tekin'i karşılarında bulmuştu. Bu albümde müziğini daha sert bir tarza dönüştüren Özlem Tekin, "Bahar" isimli şarkıyla albüm çıkışını gerçekleştirdi. Bu albümden yaklaşık bir buçuk yıl sonra da üçüncü albümü "Laubali" yi piyasaya çıkardı. Üçüncü albümde Özlem Tekin'in bir önceki albümünün tam aksine tarzını biraz daha yumuşattığı ve pop'a dönüştürdüğü görüldü. Laubali albümün çıkış şarkısı olmakla birlikte ilk klip bu şarkıya çekildi.
Uzun bir aradan sonra "Tek Başıma" albümüyle geri dönen Özlem Tekin, albümün adının "Tek Başıma" olmasının sebebinin albümdeki tüm şarkıları tek başına bir haftada yaptığından kaynaklandığını belirtiyor. Bu albüm için ortalarda görünmediği zamanda ABD'ye gittiğini ve heykel kursuna katıldığını olduğunu söyleyen Özlem Tekin bundan sonra albüm çıkarmayacağını ve yurt dışında yaşamaya başlayacağını dile getiriyor.
Özlem Tekin daha sonra Türkiye ye geri dönüp sil baştan isimli dizide yer aldı. Mucizeler komedisindeki başarısıyla pek çok otoriteden tam not aldı. 5 mayıs 2005'te konserlerde beraber çaldıkları arkadaşlarından oluşan ve ''Ozz'' olarak adlandırdığı arkadaşlarıyla birlikte 5.albümü 109876543210'ı çıkardı. Albüm pek çok kişi tarafından müzikal anlamda en iyi Özlem Tekin albümü olarak değerlendiriliyor. Özlem Tekin bundan sonraki müzikal kariyerinde bir daha kendi ismiyle albüm yapmayacak, albümlerini grubunun adıyla çıkaracak.
Albüm yapmama kararından bir kez daha vazgeçen Tekin, uzun zamandır birarada çalıştığı müzisyen arkadaşlarından oluşan OZZ grubu ile yollarını ayırdı.Orhan Şallıel yönetimindeki "İstanbul Symphony Project" ile çoğunlukla üniversiteleri içeren bir konser turnesi düzenledi.Özlem Tekin, 2007 yılının sonbahar aylarında iki yeni albümle birden geri dönmeyi planlıyor.Sonbaharda gelecek olan albümlerin biri eski Özlem tekin şarkılarının senfonik versiyonlarını içeren bir best of albüm niteliğinde olacak;diğer albüm ise yeni Özlem Tekin şarkılarını içerecek.Albümler için sürpriz bir gelişme de konser dvd'si gelmesi ihtimali!
DERYA KÖROĞLU (Vokal, Gitar)
1955 yılında İstanbul’da doğdu. Ankara Alparslan İlkokulu’nu, Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde ortaokulu ve Ankara Fen Lisesi’ni bitirdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden 1979 yılında mezun oldu ve 1983 yılında ODTÜ Ekonomi Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. Gazi Üniversitesi'nde Ekonomi Bölümü’nde asistan olarak 1984 yılına kadar çalıştı. 1985 yılında İstanbul’a yerleşti ve bilgisayar yazılım sektöründe Teleteknik ve TESS Şirketlerinin yazılım yöneticiliğini yaptı. 1995 yılına kadar AnaBritannica, Temel Britannica ansiklopedileri ve İletişim Yayınları için çeşitli veritabanı uygulamaları yazdı.
Ortaokul yıllarında başladığı müzik hayatı lise ve üniversite yıllarında da sürdü. 1979 yılında Selim Atakan ve Zerrin Atakan ile kurdukları Yeni Türkü grubu bünyesinde çıkan ilk albümleri “Buğdayın Türküsü” albümünün yanı sıra daha sonraki Yeni Türkü albümlerinde solo vokal, gitar, bağlama, vurmalı çalgılar gibi sazlarda yer aldı. Grubun bestelerinin büyük bir bölümünde imzası vardır.
1996-2001 yılları arasında çeşitli yapımlarda müzik prodüktörlüğü yaptı ve bir müzik stüdyosu kurdu. Yeni Türkü dışında, özellikle belgesel ve dizi film müzikleri yaptı. 1997’de bu çalışmalardan oluşan etnik-new age tarzındaki enstrümental parçalar, Musikarium adlı albümünde yayınlandı.
ERKİN HADİMOĞLU (Klavyeli Çalgılar, Fender Rhodes)
1972 İstanbul doğumlu .1981 yılında İstanbul Devlet Konservatuarı Keman bölümünde müzik hayatına başladı. Mete Yesügey,Ernst Patkolo’dan keman; Mine Mucur ve Duygu Önal’dan Armoni ve Kompozisyon dersleri aldı.Gençlik orkestralarıyla yurtiçi ve dışında konsermaister ve solist olarak bir çok konser verdi. 1991 yılında Marmara Üniversitesi Müzik bölümüne girdi.1992 yılından bu yana Yeni Türkü’de klavye çalıyor.
RACİ PİŞMİŞOĞLU (Bas Gitar)
1954 Antalya doğumlu.İzmir Kolejinden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdi. 1985 yılından itibaren 5 yıl Yamaha Müzik Okullarında Elektrik Bass ve Armoni üzerine dersler verdi ve birikimlerini 5 kitapta topladı.Acid Tripin topluluğunda Jazz festivallaerine katıldı.1996 yılından itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesinde Jazz bölümünde Bass bölümü öğretim görevlisi olarak dersler veriyor. 1994 bu yana Yeni Türkü de Bas çalıyor.
FURKAN BİLGİ (Klasik Kemençe, Vokal)
1979 Adana doğumlu.İlk müzik derslerini baba’sından aldı.1989 yılında İ.T.Ü Türk Müziği Konservatuarında müzik hayatına başladı.1994 yılında Münich ve Bremen’de kemençe üzerine resitaller verdi.2 sene boyunca Cinüçen Tanrı Korur” topluluğu ile Türkiye’nin bir çok ilinde konser verdi.1997 yılından bu yana Yeni Türkü’de kemençe çalıyor.
ERDİNÇ ŞENOL (Davul, Perküsyon)
1975 Manisa doğumlu.1988’de Ortaokul korosunda bango ve darbuka çalmaya başladı.Lise yıllarında İzmir’de Yamaha Müzik Okulunda nota ve davul dersleri aldı.1996 Acıd Tripin’de davul çalmaya başladı. 1996 yılından bu yana Yeni Türkü’de davul çalıyor
FATİH AHISKALI (Ud)
1976 Antalya doğumlu.Müzik hayatına 1989 yılında Antalya’da Ud dersleriyle başladı.1993’de İ.T.Ü Türk Müziği Devlet Konservatuarına girdi.1993 yılından itibaren Mutlu Torun’la özel çalışmalar yaptı. 1999 yılında Lions Klübünün düzenlediği Enstruman yarışmasında Ud dalında Türkiye Birincisi oldu. 1997 yılından bu yana Yeni Türkü’de ud çalıyor
1955 yılında İstanbul’da doğdu. Ankara Alparslan İlkokulu’nu, Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde ortaokulu ve Ankara Fen Lisesi’ni bitirdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden 1979 yılında mezun oldu ve 1983 yılında ODTÜ Ekonomi Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. Gazi Üniversitesi'nde Ekonomi Bölümü’nde asistan olarak 1984 yılına kadar çalıştı. 1985 yılında İstanbul’a yerleşti ve bilgisayar yazılım sektöründe Teleteknik ve TESS Şirketlerinin yazılım yöneticiliğini yaptı. 1995 yılına kadar AnaBritannica, Temel Britannica ansiklopedileri ve İletişim Yayınları için çeşitli veritabanı uygulamaları yazdı.
Ortaokul yıllarında başladığı müzik hayatı lise ve üniversite yıllarında da sürdü. 1979 yılında Selim Atakan ve Zerrin Atakan ile kurdukları Yeni Türkü grubu bünyesinde çıkan ilk albümleri “Buğdayın Türküsü” albümünün yanı sıra daha sonraki Yeni Türkü albümlerinde solo vokal, gitar, bağlama, vurmalı çalgılar gibi sazlarda yer aldı. Grubun bestelerinin büyük bir bölümünde imzası vardır.
1996-2001 yılları arasında çeşitli yapımlarda müzik prodüktörlüğü yaptı ve bir müzik stüdyosu kurdu. Yeni Türkü dışında, özellikle belgesel ve dizi film müzikleri yaptı. 1997’de bu çalışmalardan oluşan etnik-new age tarzındaki enstrümental parçalar, Musikarium adlı albümünde yayınlandı.
ERKİN HADİMOĞLU (Klavyeli Çalgılar, Fender Rhodes)
1972 İstanbul doğumlu .1981 yılında İstanbul Devlet Konservatuarı Keman bölümünde müzik hayatına başladı. Mete Yesügey,Ernst Patkolo’dan keman; Mine Mucur ve Duygu Önal’dan Armoni ve Kompozisyon dersleri aldı.Gençlik orkestralarıyla yurtiçi ve dışında konsermaister ve solist olarak bir çok konser verdi. 1991 yılında Marmara Üniversitesi Müzik bölümüne girdi.1992 yılından bu yana Yeni Türkü’de klavye çalıyor.
RACİ PİŞMİŞOĞLU (Bas Gitar)
1954 Antalya doğumlu.İzmir Kolejinden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdi. 1985 yılından itibaren 5 yıl Yamaha Müzik Okullarında Elektrik Bass ve Armoni üzerine dersler verdi ve birikimlerini 5 kitapta topladı.Acid Tripin topluluğunda Jazz festivallaerine katıldı.1996 yılından itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesinde Jazz bölümünde Bass bölümü öğretim görevlisi olarak dersler veriyor. 1994 bu yana Yeni Türkü de Bas çalıyor.
FURKAN BİLGİ (Klasik Kemençe, Vokal)
1979 Adana doğumlu.İlk müzik derslerini baba’sından aldı.1989 yılında İ.T.Ü Türk Müziği Konservatuarında müzik hayatına başladı.1994 yılında Münich ve Bremen’de kemençe üzerine resitaller verdi.2 sene boyunca Cinüçen Tanrı Korur” topluluğu ile Türkiye’nin bir çok ilinde konser verdi.1997 yılından bu yana Yeni Türkü’de kemençe çalıyor.
ERDİNÇ ŞENOL (Davul, Perküsyon)
1975 Manisa doğumlu.1988’de Ortaokul korosunda bango ve darbuka çalmaya başladı.Lise yıllarında İzmir’de Yamaha Müzik Okulunda nota ve davul dersleri aldı.1996 Acıd Tripin’de davul çalmaya başladı. 1996 yılından bu yana Yeni Türkü’de davul çalıyor
FATİH AHISKALI (Ud)
1976 Antalya doğumlu.Müzik hayatına 1989 yılında Antalya’da Ud dersleriyle başladı.1993’de İ.T.Ü Türk Müziği Devlet Konservatuarına girdi.1993 yılından itibaren Mutlu Torun’la özel çalışmalar yaptı. 1999 yılında Lions Klübünün düzenlediği Enstruman yarışmasında Ud dalında Türkiye Birincisi oldu. 1997 yılından bu yana Yeni Türkü’de ud çalıyor
Türkiye’nin kültürel iklimi ve müziği içerisinde eritebilme yeteneği zaman zaman bizim için alabildiğine mutluluk verici süprizlere gebe olabilir. Yeni yetme bir rockçının Cem Karaca’nın da rockçı olduğuna delalet eden bir iki plağı dinlediği ve Erkin Koray’ın yaptığı şeyin arabesk mi yoksa rock mı olduğunu kendi kodlarıyla çözmeye çalıştığı bir evrede “abi üzerinde punk rock” yazan bir 45’lik buldum” şeklinde bir ifade karşısında vereceği tepkilerin aynısını 90’ların ilk yarısında ben de göstermiştim.
Kulağıma ilk çalınanlar o meşhur “Dişi Denen Canlı”-“Mesela mesele” adlı 45’lik plağın kasete çekilmiş haliydi. Gayet funky bulduğum ve sözleri itibariyle (özellikle “böyle güzele bakmak ayıp değil der eskiler” bölümünde) Türkiye’li kavrayışın keyfine vardığım bu şarkının, hemen akabinde punk rock sınıflandırmasına daha yakın duran “Mesela Mesele”yi dinledim ve bu ülkenin geçmişine olan inancımın geleceğine karşı olanından çok daha fazla olduğu bir döneme adımımı attım.
Bu ilk 45’lik özellikle 1989 yılında çıkan Bulutsuzluk Özlemi’nin Uçtu Uçtu albümü (ki albümün çıkış sloganı "Türkiye’de Rock Vardır" idi) ile ülkemiz müzikseverlerinin hayal gücüne vurulmuş ketin bireysel maceram bazında kaldırılmasına yardımcı olması bakımından da hayatımda müstesna bir yere sahip oldu.
Gençliğini 90’larda yaşamış ve 2000’lerde de yaşamaya devam etme niyetinde olan ben ve kuşağımın şaşkınlıkla dolu girizgahından biraz uzaklaşıp şöyle bir Çığrışım’ın seyir defterini karıştırırsak kuşaklar arasındaki kopuşun ve Tünay Akdeniz’in müzik icrası yoluyla olmasa da Türkiye’deki rockçı taifesinin yaşamında “abi rockçı” olarak üstlendiği işlevi görme imkanı olacaktır.
Müziğin grup ile icrasının kollektif bir emeğin ürünü olduğu önkabulüne sahip olmakla birlikte Çığrışım’ın yaşam çizgisinin bütününe bakıldığında bir grup kimliğinden ziyade Tünay Akdeniz’in dönüşümüyle birlikte kadro ve sound açısından farklılaşmalara uğramış bir mütemmim cüz görmekteyiz.
1967 yılında Karabük Sanat Enstitüsü ekibinde davulcu olarak Milliyet Liseler Arası Müzik yarışmasına katılan Akdeniz, 1968 yılında üniversite öğrenimi için İstanbul’a gelir ve 1970 yılında Çığrışım Folk 4’lüsü grubunu kurar.
Grubun ilk kadrosunda Tünay Akdeniz 12 telli gitar ve saz çalıp vokal yaparken, Mithat Coşkun, 12 telli gitar, vokal, saz, flüt; Şinasi Bakıcı:kaşık; Mehmet Gün ise tumba çalıyordu.1970 yılında Coşkun Plak etiketiyle yayınlanan ilk 45’likte “Yaklaş Yaklaş” (vokal: Mithat Coşkun) - Çığrı Oyun Havası (enst) - Karsa Giderim Karsa (vokal:Mithat Coşkun) - Karpuz Kestim Yiyen Yok (vokal: Tünay Akdeniz) şarkıları yer almaktaydı. Kadronun kullandıkları enstrümanlardan da anlaşılacağı üzerine grup dönemin Dönüşüm, Türeyiş, Ajlan ve 3 Ozan gibi Anadolu Pop’un folka yakın duran kesitinde yer alıyordu.
Bu kadro bir süre sonra dağılır ve yerini Atilla Ceyhan ve Çığrışım Folk adlı gruba bırakır. Söz konusu grup aslen Atilla Ceyhan (gitar ve vokal) ve Tünay Akdeniz'in (davul) ortak projesi durumundadır. Nitekim plaklarda da bu ikiliye stüdyo müzisyenleri eşlik etmiştir. Ritm 68’den Rıza Silahlıpoda orgda, aynı orkestradan Talat Kurter(1) bassta ve Celal Kara flütte yer almış. Bu ekip 1972 yılı içerisinde “Dadduk-Karacaoğlan 9/8” adında bir 45’lik plak yapar. Dadduk (Tatlı), Tünay Akdeniz’in bir bestesiyken Karacaoğlan 9/8 tuhaf bir biçimde Karacaoğlan sözlerinin monte edildiği bir Yunan bestesidir. Tıpkı Bang Bang’in Cem Karaca yorumu olan Bir Anadolu Hikayesi, James Last vari bir Bach üzerine Halit Kakınç’ın söylediği Mevlana 75 gibi....
1972 yılındaki bu plak denemesinden sonra uzun 1975 yılına kadar Tünay Akdeniz ismi pek duyulmaz.1975 yılına kadar uzanan bu süre içerisinde Led Zeppelin ve Slade başta olmak üzere rock’ın muhtelif kanalları üzerinde irdelemelerde bulunur ve gerçek anlamda ilk Tünay Akdeniz 45’liği ortaya çıkar: SALAK...(2) Hey dergisinde argoyu müzikte kullanan Slade’in izinden giden bir grup olarak tanıtılır artık üzerinde folk ibaresi olmayan Çığrışım.
Bu yeni Çığrışım Tünay Akdeniz’le birlikte Kenan Yavuz’un ortak projesi görünümündedir. Her şarkının sözlerin haricinde birer vecize de plağın kapağını süslemektedir. Örneğin SALAK için: “İhtiyar salaklar da vardır, genç salaklar da. İhtiyarlar yalnız biraz daha AKILLIDIR.” vecizesine yer verilmiştir. Grup, o dönem için müziğinin yanısıra sözleriyle de aradan sıyrılan bir duruşu temsil etmektedir. Nitekim dönem, Anadolu Pop devrinin tamamen kapanıp, kentsoylu şarkıların üretilmeye ve sokak müziğinin ilk tuğlalarının yerine konmaya başlandığı bir zamandır.
Akdeniz ve Yavuz, Bülent Ortaçgil’in “Benimle Oynar mısın” uzunçalarını yaptığı, şarkı yazarlarının “Edalı pullu gelin” haricinde kelam etmelerinin gerekliliğine vardıkları, daha doğrusu şarkı yazarı olma yoluna gittikleri bir dönemde manifesto gibi bir 45’lik yapmışlardı. Bu bağlamda, hem SALAK, hem de Aşkın Tarifi’nde argonun rahat kullanımı ve ülkemizde Bunalımlar’dan o zamana dek kimsenin cesaret edemediği “kötü çocuk” misyonunun sahiplenilmesine şahit oluyoruz. Öte yandan bu duruş ortaya konulan sanat ürünü bazında kendini gösterirken, grubun sahne performansı alanında aynı iddiayı devam ettirmediği, daha doğrusu dönemin basınında konser bazında kendilerinden bahsettirmediklerini görüyoruz.
Kent Plak’tan Nazmi Şenel prodüksiyonuyla yayınlanan bu 45’liği, yine aynı şirketten çıkan “Eskidenmiş – Niçin Seni Seviyorum” adlı bir başka plak izler. Bu plakta davul, vokal ve ritm gitarda Tünay Akdeniz, solo gitarda Kenan Yavuz, bassta Bülent Dokur Grup Çığrışım’ın kadrosunu oluşturmaktadır. İnsani değerlerin erozyonundan dem vuran bir protest çalışma olan “Eskidenmiş”i bir rockn’roll standartı üzerine yazılmış Türkçe sözlerden oluşan “Niçin Seni Seviyorum” izler.
Kent plak dönemi kapandığında, Grup Çığrışım, Tünay Akdeniz ve Çığrışım adını alarak, grubun bağımsız firması “Pardon” çatısında grubun son ve en çok ses getiren 45’liğini 1978 yılında yaparlar. “Dişi Denen Canlı - Mesela Mesele”... Plağın kapağında PUNK-ROCK yazısı, grubun daha önce Erkin Koray’ın konser bazında işlediği (Fitaş Hard Rock konseri-1974) ekol vurgusunun ilk kez bir plak üzerinde yer alması bakımından alışılmamış bir dışavurumdur. (3)
Tünay Akdeniz ve Çığrışım “Dişi Denen Canlı”nın sexist sözleriyle beylik teenager formlarına tutunurken, bir yandan da dönemin politize ortamının dışında eğlenmesini bilen bir grup olabilmenin tadını çıkarıyorlardı. O dönemde gayet politik bir duruşu temsil eden özellikle Clash gibi sol eğilimli grupların temsilciliğini üstlendiği punk rockın ülkemizde kendini ifade ettiği sözlerin batıdakinden farklı boyutlarda kendini üretmesinin arkasında Asya tipi sol kültür üretiminin olduğu pekala söylenebilir. Böyle bir ortamda diskoteklerle pek ilgisi olmayan bir türün şarkısı her halde zıddıyla kaim olabilmek için,
"Bir de diskotekte gör bak,
Böyle bir güzele bakmak,
Ayıp değil der eskiler."
gibi sözlerle Türkiye deneyimini yaşayabiliyordu.
Öte yandan, Hakkı Bulut’un bile politize olduğu bir dönemde görünüşte gayet zararsız olan şarkılarının sözleri, TRT tarafından “basit olduğu” savıyla denetimden geçmez. Bunun üzerine Tünay Akdeniz, Uğur Değirmenci’nin (Dişi Denen Canlı) ve kendi şarkı sözlerinin (Mesela Mesele) arkasında durarak TRT’yi Danıştay’da dava eden ilk sanatçı olur. Ancak askerlik gelir ve müzisyen onurunu ortaya koyduğu mücadelesine devam etmeye fırsat bulamadan sivil platformdan uzaklaştırılır.
Askerlikten döndüğünde ise artık müzisyen olarak faal olmamakla birlikte, gençlere Led Zeppelin, Queen, Status Quo ve giderek Metallica, Anthrax, Iron Maiden albümlerini kasete çeken rockçı ağabey konumundadır. Önceleri Üsküdar’daki dükkanında, daha sonra Karabük’teki evinde kaset kaydı yaparak gençlerle heyecan alışverişini kesmez ve 80’lerde yaşanan bellek kopuşunun keskinleşmesini bir ölçüde önleyen köprü simalardan biri olur.
Aynı yıllarda gençliğini yaşamış pek çok insandan farklı olduğunu 1987 gibi gereksiz bir senede yeni doğmuş olan kızı Beste Banu’ya yanılmıyorsam Iron Maiden T-Shirtü giydirip çektiği fotoğrafını Hey Dergisine göndererek ölüme ve çürümeye yüzünü dönmüş olan Türkiye’li ortalamanın dışında bir yol çizdiğini deklare eder.
Bugünün Tünay Akdeniz’i evli, 2 çocuk babası, Safranbolu’da gitar çalıp oldies tarzı şarkılar söyleyen, emekli ve 1978’den bu yana birikmiş bestelerini CD yapma gibi hayati özlemleri olan yeniyetme bir ağabey. Zayıf hafızalı zihinlere bu kez kendini internet üzerinde muhtelif forum sayfalarına bırakılmış mesajlarıyla yeniden hatırlatıyor.
Plaktan olsun, korsan CD veya kaset kaydı üzerinden olsun şu zamanlar Tünay Akdeniz’i dinlemek ve onun sergüzeşti özelinde yapmak isteyip de yapamadığımız herşeyi hatırlamak için bulunmaz fırsatlar ihtiva ediyor. Dinleyin keza o sizi de anlatıyor.
Münir Tireli
(1)- Burada illa ki bir parantez açmakta yarar görüyorum. Talat Kurter geçen yıl içerisinde şaşırtıcı bir biçimde müzik dünyasına dönüş gerçekleştirdi. Dost Deyişleriyle Bütünleşen Ezgilerim adlı albümü Alpay’a yaptığı Dağlar Engel Oldu şarkısındaki melodik ve aranjman mantığını taşıyan tipik bir Anadolu Rock şarkılarıyla bezeli bir albüm.Öte yandan üstad- affınıza sığınırım- biraz “şehitler ölmez, vatan bölünmez” hattına girmiş..
(2)- Salak 45’liğinin bir de Led Zeppelin’in şirketi Swan Song’a gönderilmesi hususu vardır ki, Ajda Pekkan’ın Olympia fethiyle misak-ı milli sınırlarının dışına çıkma hayallerini endekslemiş bir kuşağın algı sınırlarının zorlanması yönünde gayet cesur başlangıçtır.
(3)- Bir müzik türünün promosyonu şeklinde kurgulanmış başka plak kapaklarına da zaman zaman rastlanmış olan ülkemizde aklıma ilk gelenler: Fikret Kızılok’un kapağının bir yüzünde beat, diğer yüzünde folk yazan 45’lik plağı, Ersen & Dadaşlar’ın Arabesk Rock ve Anadolu Pop LPleri.
Kulağıma ilk çalınanlar o meşhur “Dişi Denen Canlı”-“Mesela mesele” adlı 45’lik plağın kasete çekilmiş haliydi. Gayet funky bulduğum ve sözleri itibariyle (özellikle “böyle güzele bakmak ayıp değil der eskiler” bölümünde) Türkiye’li kavrayışın keyfine vardığım bu şarkının, hemen akabinde punk rock sınıflandırmasına daha yakın duran “Mesela Mesele”yi dinledim ve bu ülkenin geçmişine olan inancımın geleceğine karşı olanından çok daha fazla olduğu bir döneme adımımı attım.
Bu ilk 45’lik özellikle 1989 yılında çıkan Bulutsuzluk Özlemi’nin Uçtu Uçtu albümü (ki albümün çıkış sloganı "Türkiye’de Rock Vardır" idi) ile ülkemiz müzikseverlerinin hayal gücüne vurulmuş ketin bireysel maceram bazında kaldırılmasına yardımcı olması bakımından da hayatımda müstesna bir yere sahip oldu.
Gençliğini 90’larda yaşamış ve 2000’lerde de yaşamaya devam etme niyetinde olan ben ve kuşağımın şaşkınlıkla dolu girizgahından biraz uzaklaşıp şöyle bir Çığrışım’ın seyir defterini karıştırırsak kuşaklar arasındaki kopuşun ve Tünay Akdeniz’in müzik icrası yoluyla olmasa da Türkiye’deki rockçı taifesinin yaşamında “abi rockçı” olarak üstlendiği işlevi görme imkanı olacaktır.
Müziğin grup ile icrasının kollektif bir emeğin ürünü olduğu önkabulüne sahip olmakla birlikte Çığrışım’ın yaşam çizgisinin bütününe bakıldığında bir grup kimliğinden ziyade Tünay Akdeniz’in dönüşümüyle birlikte kadro ve sound açısından farklılaşmalara uğramış bir mütemmim cüz görmekteyiz.
1967 yılında Karabük Sanat Enstitüsü ekibinde davulcu olarak Milliyet Liseler Arası Müzik yarışmasına katılan Akdeniz, 1968 yılında üniversite öğrenimi için İstanbul’a gelir ve 1970 yılında Çığrışım Folk 4’lüsü grubunu kurar.
Grubun ilk kadrosunda Tünay Akdeniz 12 telli gitar ve saz çalıp vokal yaparken, Mithat Coşkun, 12 telli gitar, vokal, saz, flüt; Şinasi Bakıcı:kaşık; Mehmet Gün ise tumba çalıyordu.1970 yılında Coşkun Plak etiketiyle yayınlanan ilk 45’likte “Yaklaş Yaklaş” (vokal: Mithat Coşkun) - Çığrı Oyun Havası (enst) - Karsa Giderim Karsa (vokal:Mithat Coşkun) - Karpuz Kestim Yiyen Yok (vokal: Tünay Akdeniz) şarkıları yer almaktaydı. Kadronun kullandıkları enstrümanlardan da anlaşılacağı üzerine grup dönemin Dönüşüm, Türeyiş, Ajlan ve 3 Ozan gibi Anadolu Pop’un folka yakın duran kesitinde yer alıyordu.
Bu kadro bir süre sonra dağılır ve yerini Atilla Ceyhan ve Çığrışım Folk adlı gruba bırakır. Söz konusu grup aslen Atilla Ceyhan (gitar ve vokal) ve Tünay Akdeniz'in (davul) ortak projesi durumundadır. Nitekim plaklarda da bu ikiliye stüdyo müzisyenleri eşlik etmiştir. Ritm 68’den Rıza Silahlıpoda orgda, aynı orkestradan Talat Kurter(1) bassta ve Celal Kara flütte yer almış. Bu ekip 1972 yılı içerisinde “Dadduk-Karacaoğlan 9/8” adında bir 45’lik plak yapar. Dadduk (Tatlı), Tünay Akdeniz’in bir bestesiyken Karacaoğlan 9/8 tuhaf bir biçimde Karacaoğlan sözlerinin monte edildiği bir Yunan bestesidir. Tıpkı Bang Bang’in Cem Karaca yorumu olan Bir Anadolu Hikayesi, James Last vari bir Bach üzerine Halit Kakınç’ın söylediği Mevlana 75 gibi....
1972 yılındaki bu plak denemesinden sonra uzun 1975 yılına kadar Tünay Akdeniz ismi pek duyulmaz.1975 yılına kadar uzanan bu süre içerisinde Led Zeppelin ve Slade başta olmak üzere rock’ın muhtelif kanalları üzerinde irdelemelerde bulunur ve gerçek anlamda ilk Tünay Akdeniz 45’liği ortaya çıkar: SALAK...(2) Hey dergisinde argoyu müzikte kullanan Slade’in izinden giden bir grup olarak tanıtılır artık üzerinde folk ibaresi olmayan Çığrışım.
Bu yeni Çığrışım Tünay Akdeniz’le birlikte Kenan Yavuz’un ortak projesi görünümündedir. Her şarkının sözlerin haricinde birer vecize de plağın kapağını süslemektedir. Örneğin SALAK için: “İhtiyar salaklar da vardır, genç salaklar da. İhtiyarlar yalnız biraz daha AKILLIDIR.” vecizesine yer verilmiştir. Grup, o dönem için müziğinin yanısıra sözleriyle de aradan sıyrılan bir duruşu temsil etmektedir. Nitekim dönem, Anadolu Pop devrinin tamamen kapanıp, kentsoylu şarkıların üretilmeye ve sokak müziğinin ilk tuğlalarının yerine konmaya başlandığı bir zamandır.
Akdeniz ve Yavuz, Bülent Ortaçgil’in “Benimle Oynar mısın” uzunçalarını yaptığı, şarkı yazarlarının “Edalı pullu gelin” haricinde kelam etmelerinin gerekliliğine vardıkları, daha doğrusu şarkı yazarı olma yoluna gittikleri bir dönemde manifesto gibi bir 45’lik yapmışlardı. Bu bağlamda, hem SALAK, hem de Aşkın Tarifi’nde argonun rahat kullanımı ve ülkemizde Bunalımlar’dan o zamana dek kimsenin cesaret edemediği “kötü çocuk” misyonunun sahiplenilmesine şahit oluyoruz. Öte yandan bu duruş ortaya konulan sanat ürünü bazında kendini gösterirken, grubun sahne performansı alanında aynı iddiayı devam ettirmediği, daha doğrusu dönemin basınında konser bazında kendilerinden bahsettirmediklerini görüyoruz.
Kent Plak’tan Nazmi Şenel prodüksiyonuyla yayınlanan bu 45’liği, yine aynı şirketten çıkan “Eskidenmiş – Niçin Seni Seviyorum” adlı bir başka plak izler. Bu plakta davul, vokal ve ritm gitarda Tünay Akdeniz, solo gitarda Kenan Yavuz, bassta Bülent Dokur Grup Çığrışım’ın kadrosunu oluşturmaktadır. İnsani değerlerin erozyonundan dem vuran bir protest çalışma olan “Eskidenmiş”i bir rockn’roll standartı üzerine yazılmış Türkçe sözlerden oluşan “Niçin Seni Seviyorum” izler.
Kent plak dönemi kapandığında, Grup Çığrışım, Tünay Akdeniz ve Çığrışım adını alarak, grubun bağımsız firması “Pardon” çatısında grubun son ve en çok ses getiren 45’liğini 1978 yılında yaparlar. “Dişi Denen Canlı - Mesela Mesele”... Plağın kapağında PUNK-ROCK yazısı, grubun daha önce Erkin Koray’ın konser bazında işlediği (Fitaş Hard Rock konseri-1974) ekol vurgusunun ilk kez bir plak üzerinde yer alması bakımından alışılmamış bir dışavurumdur. (3)
Tünay Akdeniz ve Çığrışım “Dişi Denen Canlı”nın sexist sözleriyle beylik teenager formlarına tutunurken, bir yandan da dönemin politize ortamının dışında eğlenmesini bilen bir grup olabilmenin tadını çıkarıyorlardı. O dönemde gayet politik bir duruşu temsil eden özellikle Clash gibi sol eğilimli grupların temsilciliğini üstlendiği punk rockın ülkemizde kendini ifade ettiği sözlerin batıdakinden farklı boyutlarda kendini üretmesinin arkasında Asya tipi sol kültür üretiminin olduğu pekala söylenebilir. Böyle bir ortamda diskoteklerle pek ilgisi olmayan bir türün şarkısı her halde zıddıyla kaim olabilmek için,
"Bir de diskotekte gör bak,
Böyle bir güzele bakmak,
Ayıp değil der eskiler."
gibi sözlerle Türkiye deneyimini yaşayabiliyordu.
Öte yandan, Hakkı Bulut’un bile politize olduğu bir dönemde görünüşte gayet zararsız olan şarkılarının sözleri, TRT tarafından “basit olduğu” savıyla denetimden geçmez. Bunun üzerine Tünay Akdeniz, Uğur Değirmenci’nin (Dişi Denen Canlı) ve kendi şarkı sözlerinin (Mesela Mesele) arkasında durarak TRT’yi Danıştay’da dava eden ilk sanatçı olur. Ancak askerlik gelir ve müzisyen onurunu ortaya koyduğu mücadelesine devam etmeye fırsat bulamadan sivil platformdan uzaklaştırılır.
Askerlikten döndüğünde ise artık müzisyen olarak faal olmamakla birlikte, gençlere Led Zeppelin, Queen, Status Quo ve giderek Metallica, Anthrax, Iron Maiden albümlerini kasete çeken rockçı ağabey konumundadır. Önceleri Üsküdar’daki dükkanında, daha sonra Karabük’teki evinde kaset kaydı yaparak gençlerle heyecan alışverişini kesmez ve 80’lerde yaşanan bellek kopuşunun keskinleşmesini bir ölçüde önleyen köprü simalardan biri olur.
Aynı yıllarda gençliğini yaşamış pek çok insandan farklı olduğunu 1987 gibi gereksiz bir senede yeni doğmuş olan kızı Beste Banu’ya yanılmıyorsam Iron Maiden T-Shirtü giydirip çektiği fotoğrafını Hey Dergisine göndererek ölüme ve çürümeye yüzünü dönmüş olan Türkiye’li ortalamanın dışında bir yol çizdiğini deklare eder.
Bugünün Tünay Akdeniz’i evli, 2 çocuk babası, Safranbolu’da gitar çalıp oldies tarzı şarkılar söyleyen, emekli ve 1978’den bu yana birikmiş bestelerini CD yapma gibi hayati özlemleri olan yeniyetme bir ağabey. Zayıf hafızalı zihinlere bu kez kendini internet üzerinde muhtelif forum sayfalarına bırakılmış mesajlarıyla yeniden hatırlatıyor.
Plaktan olsun, korsan CD veya kaset kaydı üzerinden olsun şu zamanlar Tünay Akdeniz’i dinlemek ve onun sergüzeşti özelinde yapmak isteyip de yapamadığımız herşeyi hatırlamak için bulunmaz fırsatlar ihtiva ediyor. Dinleyin keza o sizi de anlatıyor.
Münir Tireli
(1)- Burada illa ki bir parantez açmakta yarar görüyorum. Talat Kurter geçen yıl içerisinde şaşırtıcı bir biçimde müzik dünyasına dönüş gerçekleştirdi. Dost Deyişleriyle Bütünleşen Ezgilerim adlı albümü Alpay’a yaptığı Dağlar Engel Oldu şarkısındaki melodik ve aranjman mantığını taşıyan tipik bir Anadolu Rock şarkılarıyla bezeli bir albüm.Öte yandan üstad- affınıza sığınırım- biraz “şehitler ölmez, vatan bölünmez” hattına girmiş..
(2)- Salak 45’liğinin bir de Led Zeppelin’in şirketi Swan Song’a gönderilmesi hususu vardır ki, Ajda Pekkan’ın Olympia fethiyle misak-ı milli sınırlarının dışına çıkma hayallerini endekslemiş bir kuşağın algı sınırlarının zorlanması yönünde gayet cesur başlangıçtır.
(3)- Bir müzik türünün promosyonu şeklinde kurgulanmış başka plak kapaklarına da zaman zaman rastlanmış olan ülkemizde aklıma ilk gelenler: Fikret Kızılok’un kapağının bir yüzünde beat, diğer yüzünde folk yazan 45’lik plağı, Ersen & Dadaşlar’ın Arabesk Rock ve Anadolu Pop LPleri.
Protest müziğin usta isimlerinden olan Selda Bağcan, 1971 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde Fizik Mühendisliği bölümü son sınıf öğrencisiyken amatörce başlattığı müzik çalışmalarında ilk iki 45'lik plak satışının bir milyon tavanını zorlamasıyla ister istemez profesyonel oldu.
O tarihten itibaren yurt içi ve yurt dışında sayısız konserler veren sanatçı, 1972 yılında Türkiye'yi Dış İşleri Bakanlığının görevlendirmesiyle Bulgaristan'daki ALTIN ORFE (Golden Orfeus) festivalinde temsil etti.
1973 yılında ilk batı Avrupa Turnesini gerçekleştiren sanatçı, bu yıllarda 16 adet 45'lik plak yaptı.
1979 ve 1980 yıllarında Türkiye'deki en önemli sol partinin (CHP) yurt dışı Demokratik kitle örgütü olan HDF (Halkçı - Devrimc, Federasyonu) ile dayanışma içindeki SPD (Alman Sosyal Demokrat Parti) nin yardımıyla Batı Avrupada çeşitli festivallere katıldı.
1980 ve 1987 yılları arasında pasaport verilmeyen şarkıcı 1986 yılında Peter Gabriel'in desteklediği The Womad Foundation (Word Of Music And Dance) Festivalinden davet aldığında pasaportu olmadığı için gidemedi. Fakat festival komitesi sanatçının bir şarkısına festival plağında yer verdi.
1987 yılında Womad Vakfı' nın ısrarlarıyla pasaportuna kavuşan sanatçı o yıl; 13 Haziran Rotterdam Sanat Festivali (Poetry), 19 Haziran Womad ve Glastonbury Festivali, 20 Haziran Jubile Gardens (London), 25 Haziran Eurls Court (London)
26 Haziran Capital Radio Festivali konserlerini yaptı.
1988 de 4 ay süren Batı Avrupa Turnesinden sonra 1989 ve 1990 da Türkiye'de Belediyelerin seçimle Sol Partinin eline geçmesiyle kültür ve sanat hizmetlerinin davetlisi olarak kent festivallerinin yüzbin kişilik seyirci kitlesine hitap etti. Bu konserlerin en büyük özelliği biletlerinin ücretsiz ve halka açık olmasıydı.
Yine 1990 yılında Hollanda'dan Rasa Organition (Interkultureel Centrum)'un davetlisi olarak Utrech, Jmegen, Tilburg şehirlerinde ve Yugoslavya'daki Prizren ve Priştine şehirlerinde konserler verdi. Aynı yıl 4 kez İsrail'e giden şarkıcı Acco Festivalinde "Khanel Umdan" adlı Osmanlı kalesinde ve Ehal Hatarbut konser salonunda iki ayrı konser ve iki ayrı televizyon programı yaptı. Ve Danimarka'nın Argus şehrindeki esintiler isimli festivale katıldı.
Bu güne kadar 30 yıl içinde 17 adet 45'lik, 10 adet LP, 30 adet kaset çalışması olan sanatçı Almanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, Belçika, İsveç, Norveç, İsviçre, Avusturya, Avusturalya, Yugoslavya ve İsrail'de konserler yaptı.
Tarz olarak protest müziği benimseyen Selda Bağcan, kendi bestelediği şarkıları söylemeyi tercih ederken, bin yıllık anonim halk türkülerini çağdaş bir uslupla yorumlamasıyla tanınıyor.
Kendisini Türk insanının acılı sesi olarak nitelendiren sanatçı halen İstanbul'da ikamet etmekte ve sahibi olduğu plak şirketinin yöneticiliğini yapmaktadır.
O tarihten itibaren yurt içi ve yurt dışında sayısız konserler veren sanatçı, 1972 yılında Türkiye'yi Dış İşleri Bakanlığının görevlendirmesiyle Bulgaristan'daki ALTIN ORFE (Golden Orfeus) festivalinde temsil etti.
1973 yılında ilk batı Avrupa Turnesini gerçekleştiren sanatçı, bu yıllarda 16 adet 45'lik plak yaptı.
1979 ve 1980 yıllarında Türkiye'deki en önemli sol partinin (CHP) yurt dışı Demokratik kitle örgütü olan HDF (Halkçı - Devrimc, Federasyonu) ile dayanışma içindeki SPD (Alman Sosyal Demokrat Parti) nin yardımıyla Batı Avrupada çeşitli festivallere katıldı.
1980 ve 1987 yılları arasında pasaport verilmeyen şarkıcı 1986 yılında Peter Gabriel'in desteklediği The Womad Foundation (Word Of Music And Dance) Festivalinden davet aldığında pasaportu olmadığı için gidemedi. Fakat festival komitesi sanatçının bir şarkısına festival plağında yer verdi.
1987 yılında Womad Vakfı' nın ısrarlarıyla pasaportuna kavuşan sanatçı o yıl; 13 Haziran Rotterdam Sanat Festivali (Poetry), 19 Haziran Womad ve Glastonbury Festivali, 20 Haziran Jubile Gardens (London), 25 Haziran Eurls Court (London)
26 Haziran Capital Radio Festivali konserlerini yaptı.
1988 de 4 ay süren Batı Avrupa Turnesinden sonra 1989 ve 1990 da Türkiye'de Belediyelerin seçimle Sol Partinin eline geçmesiyle kültür ve sanat hizmetlerinin davetlisi olarak kent festivallerinin yüzbin kişilik seyirci kitlesine hitap etti. Bu konserlerin en büyük özelliği biletlerinin ücretsiz ve halka açık olmasıydı.
Yine 1990 yılında Hollanda'dan Rasa Organition (Interkultureel Centrum)'un davetlisi olarak Utrech, Jmegen, Tilburg şehirlerinde ve Yugoslavya'daki Prizren ve Priştine şehirlerinde konserler verdi. Aynı yıl 4 kez İsrail'e giden şarkıcı Acco Festivalinde "Khanel Umdan" adlı Osmanlı kalesinde ve Ehal Hatarbut konser salonunda iki ayrı konser ve iki ayrı televizyon programı yaptı. Ve Danimarka'nın Argus şehrindeki esintiler isimli festivale katıldı.
Bu güne kadar 30 yıl içinde 17 adet 45'lik, 10 adet LP, 30 adet kaset çalışması olan sanatçı Almanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, Belçika, İsveç, Norveç, İsviçre, Avusturya, Avusturalya, Yugoslavya ve İsrail'de konserler yaptı.
Tarz olarak protest müziği benimseyen Selda Bağcan, kendi bestelediği şarkıları söylemeyi tercih ederken, bin yıllık anonim halk türkülerini çağdaş bir uslupla yorumlamasıyla tanınıyor.
Kendisini Türk insanının acılı sesi olarak nitelendiren sanatçı halen İstanbul'da ikamet etmekte ve sahibi olduğu plak şirketinin yöneticiliğini yapmaktadır.
1971 yılında Gölcük'te doğdu. Babasının görevi dolayısıyla pek çok farklı bölge ve şehirde geçen ilkokul yıllarından sonra Fenerbahçe Lisesi'nde ortaokul ve liseyi okudu. 1988 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümüne girdi ve mezun oldu.
1989 yılında yakın arkadaşı Kubilay Özvardar ile birlikte hazırladığı akustik dinleti onun ilk sahne deneyimiydi. Bu yıllarda Sugar mice grubuyla çalışmaya başladı ve ilk demo kaydını gerçekleştirdi. Daha sonra çeşitli amatör gruplarda solist olarak çalıştı.
1992 yılında Pentagram'a katıldı ve aynı yıl çıkan Trail blazer albümünde vokaliyle yeraldı. Türkiye'de ve yurtdışında Pentagram'la pek çok konser gerçekleştirdi. 1993 ve 1994 yıllarında Hıbır ve Rock dergilerinin okuyucuları tarafından Yılın En İyi Erkek Rock Şarkıcısı Solisti seçildi.
1994-95 yıllarında Gür Akad'ın kurduğu Klips grubunda solist olarak yeraldı ve bu grupla çeşitli konserler verdi. 1995 yılında piyasaya çıkan Özlem Tekin'in ''Kime Ne '' adlı ilk albümünde besteci, enstrümanist ve süpervisor olarak çalıştı.
1996 yılında Pentagram grubundan ayrılarak ilk solo albümünün çalışmalarına başladı. 1999 baharında Tempo Müzik(Raks) ten çıkan ''Korkma'' albümü Ümit Kuzer'in prodüktörlüğünde gerçekleştirildi. O GÜN albümü sanatçının ikinci solo albüm çalışması oluyor.
2006 yılında piyasa sürdüğü "Üç" adlı albümünde Pentagram grubundan arkadaşları Metin Türkcan ve Tarkan Gözübüyük ile çalıştı.
2007 yılının Ağustos ayında Korkma'07 albümünü çıkardı.
1989 yılında yakın arkadaşı Kubilay Özvardar ile birlikte hazırladığı akustik dinleti onun ilk sahne deneyimiydi. Bu yıllarda Sugar mice grubuyla çalışmaya başladı ve ilk demo kaydını gerçekleştirdi. Daha sonra çeşitli amatör gruplarda solist olarak çalıştı.
1992 yılında Pentagram'a katıldı ve aynı yıl çıkan Trail blazer albümünde vokaliyle yeraldı. Türkiye'de ve yurtdışında Pentagram'la pek çok konser gerçekleştirdi. 1993 ve 1994 yıllarında Hıbır ve Rock dergilerinin okuyucuları tarafından Yılın En İyi Erkek Rock Şarkıcısı Solisti seçildi.
1994-95 yıllarında Gür Akad'ın kurduğu Klips grubunda solist olarak yeraldı ve bu grupla çeşitli konserler verdi. 1995 yılında piyasaya çıkan Özlem Tekin'in ''Kime Ne '' adlı ilk albümünde besteci, enstrümanist ve süpervisor olarak çalıştı.
1996 yılında Pentagram grubundan ayrılarak ilk solo albümünün çalışmalarına başladı. 1999 baharında Tempo Müzik(Raks) ten çıkan ''Korkma'' albümü Ümit Kuzer'in prodüktörlüğünde gerçekleştirildi. O GÜN albümü sanatçının ikinci solo albüm çalışması oluyor.
2006 yılında piyasa sürdüğü "Üç" adlı albümünde Pentagram grubundan arkadaşları Metin Türkcan ve Tarkan Gözübüyük ile çalıştı.
2007 yılının Ağustos ayında Korkma'07 albümünü çıkardı.
Kurtalan Ekspres, Anadolu Rock'ın kurucularından Barış Manço'nun 1973 yılında kurduğu ve vefatına kadar birlikte çalıştığı grubudur.
Kurtalan Ekspres 1973'ten bu yana çeşitli kişilerde değişmiştir. Başlangıçta Murat Ses, Ahmet Güvenç, Celal Güven, Ömür Gidel ile başlayan grup 80'lerden itibaren Bahadır Akkuzu'nun katılımıyla devam etti. Manço'nun vefatından sonra grubu Cem Karaca devraldı. Kurtalan Ekspres, sahnelerde olduğu kadar, Manço'nun sunduğu TV programlarında da yer aldı.
Kurtalan Ekspres Türkiye'de bugüne kadar kurulmuş en sağlam gruplardan birisi...Yıllarca Barış Manço'nun orkestralığını yürütmüş olan bu grup Barış Manço'nun vefat etmesi üzerine Cem Karaca'yla çalışmaya başladır...
Barış Manço vefat etmeden önceki dönemde çıkan kaset yapma fikri Barış Manço'nun vefatı nedeniyle ertelendi...En sonunda 2003 Yılında 3552 Adıyla kasetlerini piyasaya sürdüler.Fakat Mor Elbisen dışındaki hiç bir şarkısı beklenen ilgiyi görmedi...
Grup Elemanları
Ahmet Güvenç:
Grubun Bassgitaristi...Şimdiye kadar Yeraltı Dörtlüsü,Barış Manço,Cem Karaca ve Erkin Koray başta olmak üzere sayısız müzisyenle tanıştı.Berklee Jazz Akademisi Mezunu...
Eser Taşkıran:
Barış Manço'nun eski öğrencisi.Grubun Klavyecisi.Kendisini kardeşi Meltem Taşkıranla kurduğu Egoist grubundanda tanıyoruz.Bir çok kişiye göre piyasa içinde bulunan en sağlam klavyeci...
Bahadır Akkuzu:
Grubun Gitarist ve şu andaki Vokali...Kurtalan Eksprese 80li yıllarda katıldı.
Cihangir Akkuzu:
Grubun Davulcusu.Bahadır Akkuzu'nun kardeşi.
Kurtalan Ekspres 1973'ten bu yana çeşitli kişilerde değişmiştir. Başlangıçta Murat Ses, Ahmet Güvenç, Celal Güven, Ömür Gidel ile başlayan grup 80'lerden itibaren Bahadır Akkuzu'nun katılımıyla devam etti. Manço'nun vefatından sonra grubu Cem Karaca devraldı. Kurtalan Ekspres, sahnelerde olduğu kadar, Manço'nun sunduğu TV programlarında da yer aldı.
Kurtalan Ekspres Türkiye'de bugüne kadar kurulmuş en sağlam gruplardan birisi...Yıllarca Barış Manço'nun orkestralığını yürütmüş olan bu grup Barış Manço'nun vefat etmesi üzerine Cem Karaca'yla çalışmaya başladır...
Barış Manço vefat etmeden önceki dönemde çıkan kaset yapma fikri Barış Manço'nun vefatı nedeniyle ertelendi...En sonunda 2003 Yılında 3552 Adıyla kasetlerini piyasaya sürdüler.Fakat Mor Elbisen dışındaki hiç bir şarkısı beklenen ilgiyi görmedi...
Grup Elemanları
Ahmet Güvenç:
Grubun Bassgitaristi...Şimdiye kadar Yeraltı Dörtlüsü,Barış Manço,Cem Karaca ve Erkin Koray başta olmak üzere sayısız müzisyenle tanıştı.Berklee Jazz Akademisi Mezunu...
Eser Taşkıran:
Barış Manço'nun eski öğrencisi.Grubun Klavyecisi.Kendisini kardeşi Meltem Taşkıranla kurduğu Egoist grubundanda tanıyoruz.Bir çok kişiye göre piyasa içinde bulunan en sağlam klavyeci...
Bahadır Akkuzu:
Grubun Gitarist ve şu andaki Vokali...Kurtalan Eksprese 80li yıllarda katıldı.
Cihangir Akkuzu:
Grubun Davulcusu.Bahadır Akkuzu'nun kardeşi.
1972 yılında Kahramanmaraş’da öğretmen bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Kıraç ilk öğrenimine burada başladı. 1982’de ilkokul dördüncü sınıftayken babasının tayini nedeniyle ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. İlk,orta ve lise eğitimini İstanbul Hasköy’de tamamladı.
Küçük yaşlarda müziğe olan ilgisi ortaya çıkan Kıraç’ın ilk enstrumanı kendi kendine öğrendiği babasına ait bağlamaydı. Lise’ye başladıktan sonra onun bu yeteneğini keşfeden müzik öğretmeni Refik Köksal’ın ilk gitarını hediye etmesi Kıraç’ın hayatında bir dönüm noktası oldu.
Lise eğitimini tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümüne girdi. Hem çok sevdiği müzik konusunda eğitimini sürdürecek hem de baba mesleğini devam ettirebilecekti. 1992 yılına gelindiğinde Ortaköy Martı barda sahne hayatına başladı. Kendi müziğini daha geniş kitlelere duyurma, paylaşma arzusu sonucu 1994 yılında ilk demo kasetini hazırladı.Bir arkadaşının aracılığıyla TMC ile tanıştı. 1998 yılı Mayıs ayında ilk albümü “DELİ DÜŞ” müzikseverlerle buluştu. “Dağların Kadını” “Talihim Yok Bahtım Kara” ve “Ben Yolumu Bulurum” şarkılarına klip çekilen Kıraç sağlam bir dinleyici kitlesinin çekirdeğini oluşturmayı başardı.
1999 Yılı Aralık ayında ikinci albümü “BiR GARiP AŞK BESTESi” çıktı. İlk klip şarkısı “Gidiyorum” un başarısının ardından Kıraç’ı dinleyenler bir çığ gibi büyümeye devam etti. “Bir Garip Aşk Bestesi” ve “Karahisar Kalesi” adlı şarkılara da video klip çekildi.
2001 yılı Şubat Ayında Funda Arar’la yaptığı düet albüm “SEVGiLiYE” Sevgililer Günü anısı olarak dinleyicilerle buluştu. Bu albümde “Sevgiliye” ve “Çeşminaz” parçaları kliplendi.
2001 Yılı sonunda müzikseverlerle buluşan “ZAMAN” albümüyle geniş kitlelere sesini duyurmaya devam etti. Bu albümde “Endamın Yeter”. “Gönül”, “Kan ve Gül”, “Yıllar Sonra”,ve “Zaman” parçalarına klipler çekildi. O artık konserler için bir şehirden bir şehre koşan, bütün parçaları konserlerde binlerce kişi tarafından söylenen ve her manada sevenleriyle buluşan bir sanatçı oldu.
2002 yılında TMC Film’den gelen bir diziye jenerik ve müzik yapma teklifi müzikal yaşamında yeni bir kapı açtı. “Zerda” nın jeneriği ve müzikleri geniş kitlelerin ilgisini çekmeyi başardı. Milyonlarca izleyici her hafta dizide olacakların yanı sıra müzikleri, yeni melodileri merakla beklediler. 2003 yılı baharında dizinin müziklerinden oluşan “Zerda” albümü müzik marketlerdeki yerini alarak başarılı bir satış grafiği yakaladı. “Zerda’nın başarısını bir başka dizi, “Bir İstanbul Masalı” takip etti. 2003 Eylül ayında yeni albümü “KAYIP ŞEHiR” için stüdyo çalışmalarına başladı.
Albümde yer alan “Senden Başka”, “Tek Hatıra”, “Razıysan Gel”, “Yalan” ve “Ayşe” adlı şarkılara video klip çekildi.
Buarada izleyenleri ekranları başına kilitleyen “Aliye” dizisinin müziklerine de imzasını atan Kıraç, “Aliye/Soundtrack” le bir kez daha sevenlerinin gönlünde taht kurdu.
2005 yılında yayınlanan bir "Yağmur Zamanı" adlı dizinin müziklerini de yapmaya başlayan Kıraç, sırasıyla "Gözyaşı Çetesi" ve "Binbir Gece" adlı dizlerin de müziklerini yapmaktadır. 2006 yılında Funda Arar'la birlikte "Gölgeler" adlı televizyon programıyla müziğe farklı bir bakış getiren Kıraç, sevenlerinin gönlünde taht kurmaya devam ediyor.
Yoğun dizi müzikleri ve konserler dolayısıyla albüm çalışmasına uzun denecek bir süre ara veren Kıraç,2007 nin Mayıs ayında "Benim Yolum" adlı 5.solo albümünü dinleyicileriyle buluşturdu.Albümün ilk klibi "Sana Mecburum"Adlı parçaya çekildi.
Daha sonraki klipler ise albümünde adı olan "Benim Yolum" parçası ve 3. olarak ta "Yıkık" adlı parçaya çekilmiştir.
Küçük yaşlarda müziğe olan ilgisi ortaya çıkan Kıraç’ın ilk enstrumanı kendi kendine öğrendiği babasına ait bağlamaydı. Lise’ye başladıktan sonra onun bu yeteneğini keşfeden müzik öğretmeni Refik Köksal’ın ilk gitarını hediye etmesi Kıraç’ın hayatında bir dönüm noktası oldu.
Lise eğitimini tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümüne girdi. Hem çok sevdiği müzik konusunda eğitimini sürdürecek hem de baba mesleğini devam ettirebilecekti. 1992 yılına gelindiğinde Ortaköy Martı barda sahne hayatına başladı. Kendi müziğini daha geniş kitlelere duyurma, paylaşma arzusu sonucu 1994 yılında ilk demo kasetini hazırladı.Bir arkadaşının aracılığıyla TMC ile tanıştı. 1998 yılı Mayıs ayında ilk albümü “DELİ DÜŞ” müzikseverlerle buluştu. “Dağların Kadını” “Talihim Yok Bahtım Kara” ve “Ben Yolumu Bulurum” şarkılarına klip çekilen Kıraç sağlam bir dinleyici kitlesinin çekirdeğini oluşturmayı başardı.
1999 Yılı Aralık ayında ikinci albümü “BiR GARiP AŞK BESTESi” çıktı. İlk klip şarkısı “Gidiyorum” un başarısının ardından Kıraç’ı dinleyenler bir çığ gibi büyümeye devam etti. “Bir Garip Aşk Bestesi” ve “Karahisar Kalesi” adlı şarkılara da video klip çekildi.
2001 yılı Şubat Ayında Funda Arar’la yaptığı düet albüm “SEVGiLiYE” Sevgililer Günü anısı olarak dinleyicilerle buluştu. Bu albümde “Sevgiliye” ve “Çeşminaz” parçaları kliplendi.
2001 Yılı sonunda müzikseverlerle buluşan “ZAMAN” albümüyle geniş kitlelere sesini duyurmaya devam etti. Bu albümde “Endamın Yeter”. “Gönül”, “Kan ve Gül”, “Yıllar Sonra”,ve “Zaman” parçalarına klipler çekildi. O artık konserler için bir şehirden bir şehre koşan, bütün parçaları konserlerde binlerce kişi tarafından söylenen ve her manada sevenleriyle buluşan bir sanatçı oldu.
2002 yılında TMC Film’den gelen bir diziye jenerik ve müzik yapma teklifi müzikal yaşamında yeni bir kapı açtı. “Zerda” nın jeneriği ve müzikleri geniş kitlelerin ilgisini çekmeyi başardı. Milyonlarca izleyici her hafta dizide olacakların yanı sıra müzikleri, yeni melodileri merakla beklediler. 2003 yılı baharında dizinin müziklerinden oluşan “Zerda” albümü müzik marketlerdeki yerini alarak başarılı bir satış grafiği yakaladı. “Zerda’nın başarısını bir başka dizi, “Bir İstanbul Masalı” takip etti. 2003 Eylül ayında yeni albümü “KAYIP ŞEHiR” için stüdyo çalışmalarına başladı.
Albümde yer alan “Senden Başka”, “Tek Hatıra”, “Razıysan Gel”, “Yalan” ve “Ayşe” adlı şarkılara video klip çekildi.
Buarada izleyenleri ekranları başına kilitleyen “Aliye” dizisinin müziklerine de imzasını atan Kıraç, “Aliye/Soundtrack” le bir kez daha sevenlerinin gönlünde taht kurdu.
2005 yılında yayınlanan bir "Yağmur Zamanı" adlı dizinin müziklerini de yapmaya başlayan Kıraç, sırasıyla "Gözyaşı Çetesi" ve "Binbir Gece" adlı dizlerin de müziklerini yapmaktadır. 2006 yılında Funda Arar'la birlikte "Gölgeler" adlı televizyon programıyla müziğe farklı bir bakış getiren Kıraç, sevenlerinin gönlünde taht kurmaya devam ediyor.
Yoğun dizi müzikleri ve konserler dolayısıyla albüm çalışmasına uzun denecek bir süre ara veren Kıraç,2007 nin Mayıs ayında "Benim Yolum" adlı 5.solo albümünü dinleyicileriyle buluşturdu.Albümün ilk klibi "Sana Mecburum"Adlı parçaya çekildi.
Daha sonraki klipler ise albümünde adı olan "Benim Yolum" parçası ve 3. olarak ta "Yıkık" adlı parçaya çekilmiştir.
Kim Bunlar, 1998 ve 2000 yılları arasında faaliyet gösteren bir Türk müzik grubudur. 1991 yılında kurulan Bekarlar adlı grubun devamıdır. Kim Bunlar, Türk müzik endüstrisinde halen faal olan Flört grubunun da öncülüdür. Grubun kuruluşundan bugüne hiç ayrılmadan kalan tek isim, kurucu üyelerden Ozan Kotra'dır.
Kim Bunlar'ın o dönemki kadrosu bas gitarda Fethi Ozan Kotra, elektrik gitarda Gökhan Barış Bölükbaşı, klavyede Ata Akdağ ve davulda Hakan Çağlar (lakabı Timsah) idi. Müzik endüstrisinde türkü yorumlanan albümlerin popüler olduğu bir devirde Prestij Müzik ile anlaşan grup elemanları (o dönemki adlarıyla Bekarlar grubu), yaptıkları anlaşma gereği ilk albümde sadece türkülere yer vermişlerdir. Yer yer punk, rock ve funk öğeleriyle harmanlanan 1998 tarihli Atabarı/Dağlar Kızı Reyhan albümü, türkülerin özünün bozulduğuna inanan muhafazakâr kesimlerce şiddetle eleştirilmiştir. Prestij Müzik'in Kral TV üzerindeki etkisi sayesinde kısa sürede tanınan grup, "Atabarı" adlı şarkıya çekilen kliple büyük ilgi toplamış ve Kral TV Video Müzik Ödülleri'nde En İyi Grup kategorisinde aday gösterilmiştir.
Bekarlar Dönemi (1991–1998)
İstanbul'un Pendik ilçesinde oturan Ozan Kotra, Ata Akdağ, Gökhan Barış Bölükbaşı ve Armağan 'Armi' Atar'dan oluşan Bekarlar grubu, kuruldukları yıldan itibaren beste ve sahne çalışmaları yapmaya başlamıştır. Davulcu Armağan Atar'ın bir trafik kazasında ölümü üzerine Vedat Malgara ile yollarına devam eden grup 1992 yılında Taksim Bilsak sahnesinde ve Beyoğlu Gitanes barda sahne almıştır. Bekarlar grubunun o dönemki repertuarı rock'n roll klasikleri ile kendi bestelerinin bir karışımıdır. Grup üyeleri, sonraki yıllarda Flört grubunun ilk albümünde yer alan Beyoğlu adlı şarkıda adı geçen şair Küçük İskender ile de Gitanes barda tanışmışlardır. Grup bir yandan Kadıköy Atlantis stüdyosunda demo kayıt çalışmalarına başlamış, ancak uzun bir süre boyunca albümlerini yayınlayacak bir plak şirketi bulamamıştır. Atlantis stüdyosunda yapılan demo kayıtlar sırasında tanıştıkları davulcu Sahir Ünal ise Kim Bunlar'ın ilk albümünde gruba destek verenler arasındadır. Bu dönemde MFÖ grubundan Fuat Güner'in FT adlı stüdyosuna yıllarca gidip gelen grup üyeleri, bu usta müzisyenden vokal, prozodi ve besteleme konusunda dersler almışlardır.
Kim Bunlar Dönemi (1998–2000)
Bekarlar olarak müzik endüstrisinde çalmadık kapı bırakmayan grup üyeleri, kendilerine albüm yapma olanağı veren tek firma olan Prestij Müzik ile anlaşmıştır. "The Beatles imajı" ile hafızalara kazınan Kim Bunlar'ın ismi de firmanın tanınmış prodüktörü Hilmi Topaloğlu tarafından konmuştur. Albüme ismini veren Atabarı adlı şarkıya çekilen klip Kral TV Top 10 listesinde 1 numaraya kadar yükselmiştir; klibin yönetmeni Kemal Başbuğ'dur. Stüdyo ve klip süreci görece hızlı ilerlemiştir; bunun nedeni türküleri yorumlayan Destan grubunun da o sırada stüdyoda olmasıdır. Atabarı türküsü her iki grubun albümünde de yer almıştır. Kim Bunlar Atabarı ile çıkış yapınca Destan da Cilveloy adlı türküyü kliplendirmiştir. İngiliz gruplarını andıran imajı, düzenleme ve sound tercihlerindeki Batılı tavır ve kliplerinde Hammond organ kullanılması gibi detaylar, Kim Bunlar'ı, türkü yorumlayan diğer gruplardan ayıran bazı özelliklerdir.
Atabarı/Dağlar Kızı Reyhan albümü ile yüksek bir popülarite ve satış yakalayan Kim Bunlar, popüler kültürü izleyen belirli bir kesimin ilgisine rağmen, albümü takip eden süreçte sadık bir hayran kitlesine sahip olamamıştır. Grubun 1999 yazında çıktığı uzun yaz turnesi de bu gidişatı değiştirememiştir.[2] Albümde kendi bestelerinin olmayışının bu gerilemede payı olduğu düşünülebilir. Bir şarkı hariç (Arabamın Atları türküsü) tamamı kendi bestelerinden oluşan ikinci albümleri Ve Kim Bunlar 1999'da piyasaya sürülmüş, ancak içinde barındırdığı punk ve rock öğeleri yüzünden firma tarafından yeterince desteklenmemiştir. Bu albümün müzik direktörü Yıldıray Gürgen'dir. Albümlerinde dışarıdan bir aranjör ya da prodüktör ile çalışmayan grup üyeleri için Yıldıray Gürgen yeni ve farklı bir deneyim olmuştur. İlk baskısı 15 bin adet yapılan albümün sonraki baskıları yapılmamış ve grup ile firmanın arası iyice açılmıştır. Hilmi Topaloğlu'nun "Son bir albüm daha yapalım, bu kez yine türkülerden oluşsun." önerisini geri çeviren Kim Bunlar üyeleri, isim hakkını da Prestij Müzik'te bırakarak firmayla aralarındaki bağı tamamen koparmıştır. Ve Kim Bunlar albümü, grubun daha alternatif bir müzik dinleyicisine ulaşmasını sağlamış; Kim Bunlar kitlesel konserler veremese de 2000 yılında Kemancı barda düzenli sahne performansı yapmıştır.
Atabarı/Dağlar Kızı Reyhan albümünün kayıtları Kadıköy Mixdown stüdyosunda gerçekleştirilmiş ve kayıtlarda gruba davulda Sahir Ünal eşlik etmiştir. Sahir Ünal 2008 yılında lenfoma sonucu hayata veda etmiştir. Bu albümün ses mühendisleri Uluğ Aydeniz ve Tolga Tüzün'dür.
Ve Kim Bunlar isimli albüm ise Erekli Tunç stüdyosunda kaydedilmiştir. Bu albümün ses mühendisi Tolga Görsev'dir. "Ve Kim Bunlar..." grubun analog banda kaydedilen ilk albümüdür.
Kim Bunlar grubu 1998-2000 arası dönemde, albümlerinde yer alan Atabarı, Dağlar Kızı Reyhan, Topaç Enişte, Arabamın Atları ve Efkârlar Yalan Bugün adlı şarkıları kliplendirmiştir.
Flört Dönemi (2001–2011)
Kim Bunlar dönemi bittikten sonra gitarist Gökhan Barış Bölükbaşı müzikal kariyerine değişik bir alanda devam etme kararı almış ve gruptan ayrılmıştır. Diğer grup üyeleri ise yıpratıcı geçen iki albümlük sürecin sonunda daha özgürce çalışabilecekleri bir plak firması bulmaya karar vermişlerdir. Gitarist Çağatay Kehribar kadroya dahil olmuştur. Bu dönemde Ağdaş Müzik'le anlaşan grup isimlerini de Flört olarak değiştirmiş ve grupla aynı adı taşıyan bir albüm kaydetmiştir. İlk albümdeki gibi yine Kadıköy Mixdown stüdyosunda yapılan albüm kayıtlarına kemanda İlker Görgülü ve Alper Bakıner, akustik gitarda ise Barış Bölükbaşı eşlik etmiştir. Flört albümünün ses mühendisi Uluğ Aydeniz'dir.
Flört albümü sonrası Ata Akdağ ve Hakan Çağlar (Timsah) gruptan ayrılmıştır. 2003 senesinde grup Dirlik Müzik etiketiyle Cemiyette Pişiyoruz isimli albümünü yayımlamıştır. Bu dönemde bas gitarda Uğur İşgüder ve davulda Orkun Bagatur grubun yeni elemanları olarak belirmektedir. Grup elemanlarının Bekarlar döneminden beri yakın arkadaşı olan Okay Barış ise klavyeli çalgılarda albüme destek vermiştir. Bu albümün ses mühendisleri Çağatay Kehribar ve Kamil Yerge'dir.
2010 yılında Seyhan Müzik'ten yayınlanan Demli isimli albümleriyle dönüş yapan Flört'ün kadrosu, bu albümde Ozan Kotra, Çağatay Kehribar ve Hakan Çağlar'dan oluşmaktadır. Tüm aşamaları analog ekipmanlar kullanılarak gerçekleştirilen albümün kayıtları Bay Papağan Prodüksiyon Sarı Ev Stüdyoları'nda gerçekleştirilmiştir. Albümün ses mühendisi Çağatay Kehribar'dır.
Flört grubu 2001-2010 döneminde, albümlerinde yer alan Yalnızlık Mevsimi, Denize Doğru, Yola Devam, Cemiyette Pişiyoruz, Sevmez Olaydım ve Eski Dostum adlı şarkılarını kliplendirmiştir.
Müzikal Etkilenmeler
Bekarlar döneminden beri grubun müzikal harcını teşkil eden iki ana unsur The Beatles ve MFÖ hayranlığıdır. Kuruluş yıllarında Erkin Koray, Barış Manço albümlerini de severek dinleyen grup üyeleri, sonraki dönemde Batı kaynaklı müziklere giderek daha yakın olmuşlardır. İlerleyen dönemde ilgi duydukları Brit Pop etkisi, en çok da Ve Kim Bunlar albümünde hissedilmektedir. Flört albümüyle birlikte daha sade ve özgün tınılar yakalayan grup, zaman içinde kendi çizgisini bulmuştur.
Kim Bunlar'ın o dönemki kadrosu bas gitarda Fethi Ozan Kotra, elektrik gitarda Gökhan Barış Bölükbaşı, klavyede Ata Akdağ ve davulda Hakan Çağlar (lakabı Timsah) idi. Müzik endüstrisinde türkü yorumlanan albümlerin popüler olduğu bir devirde Prestij Müzik ile anlaşan grup elemanları (o dönemki adlarıyla Bekarlar grubu), yaptıkları anlaşma gereği ilk albümde sadece türkülere yer vermişlerdir. Yer yer punk, rock ve funk öğeleriyle harmanlanan 1998 tarihli Atabarı/Dağlar Kızı Reyhan albümü, türkülerin özünün bozulduğuna inanan muhafazakâr kesimlerce şiddetle eleştirilmiştir. Prestij Müzik'in Kral TV üzerindeki etkisi sayesinde kısa sürede tanınan grup, "Atabarı" adlı şarkıya çekilen kliple büyük ilgi toplamış ve Kral TV Video Müzik Ödülleri'nde En İyi Grup kategorisinde aday gösterilmiştir.
Bekarlar Dönemi (1991–1998)
İstanbul'un Pendik ilçesinde oturan Ozan Kotra, Ata Akdağ, Gökhan Barış Bölükbaşı ve Armağan 'Armi' Atar'dan oluşan Bekarlar grubu, kuruldukları yıldan itibaren beste ve sahne çalışmaları yapmaya başlamıştır. Davulcu Armağan Atar'ın bir trafik kazasında ölümü üzerine Vedat Malgara ile yollarına devam eden grup 1992 yılında Taksim Bilsak sahnesinde ve Beyoğlu Gitanes barda sahne almıştır. Bekarlar grubunun o dönemki repertuarı rock'n roll klasikleri ile kendi bestelerinin bir karışımıdır. Grup üyeleri, sonraki yıllarda Flört grubunun ilk albümünde yer alan Beyoğlu adlı şarkıda adı geçen şair Küçük İskender ile de Gitanes barda tanışmışlardır. Grup bir yandan Kadıköy Atlantis stüdyosunda demo kayıt çalışmalarına başlamış, ancak uzun bir süre boyunca albümlerini yayınlayacak bir plak şirketi bulamamıştır. Atlantis stüdyosunda yapılan demo kayıtlar sırasında tanıştıkları davulcu Sahir Ünal ise Kim Bunlar'ın ilk albümünde gruba destek verenler arasındadır. Bu dönemde MFÖ grubundan Fuat Güner'in FT adlı stüdyosuna yıllarca gidip gelen grup üyeleri, bu usta müzisyenden vokal, prozodi ve besteleme konusunda dersler almışlardır.
Kim Bunlar Dönemi (1998–2000)
Bekarlar olarak müzik endüstrisinde çalmadık kapı bırakmayan grup üyeleri, kendilerine albüm yapma olanağı veren tek firma olan Prestij Müzik ile anlaşmıştır. "The Beatles imajı" ile hafızalara kazınan Kim Bunlar'ın ismi de firmanın tanınmış prodüktörü Hilmi Topaloğlu tarafından konmuştur. Albüme ismini veren Atabarı adlı şarkıya çekilen klip Kral TV Top 10 listesinde 1 numaraya kadar yükselmiştir; klibin yönetmeni Kemal Başbuğ'dur. Stüdyo ve klip süreci görece hızlı ilerlemiştir; bunun nedeni türküleri yorumlayan Destan grubunun da o sırada stüdyoda olmasıdır. Atabarı türküsü her iki grubun albümünde de yer almıştır. Kim Bunlar Atabarı ile çıkış yapınca Destan da Cilveloy adlı türküyü kliplendirmiştir. İngiliz gruplarını andıran imajı, düzenleme ve sound tercihlerindeki Batılı tavır ve kliplerinde Hammond organ kullanılması gibi detaylar, Kim Bunlar'ı, türkü yorumlayan diğer gruplardan ayıran bazı özelliklerdir.
Atabarı/Dağlar Kızı Reyhan albümü ile yüksek bir popülarite ve satış yakalayan Kim Bunlar, popüler kültürü izleyen belirli bir kesimin ilgisine rağmen, albümü takip eden süreçte sadık bir hayran kitlesine sahip olamamıştır. Grubun 1999 yazında çıktığı uzun yaz turnesi de bu gidişatı değiştirememiştir.[2] Albümde kendi bestelerinin olmayışının bu gerilemede payı olduğu düşünülebilir. Bir şarkı hariç (Arabamın Atları türküsü) tamamı kendi bestelerinden oluşan ikinci albümleri Ve Kim Bunlar 1999'da piyasaya sürülmüş, ancak içinde barındırdığı punk ve rock öğeleri yüzünden firma tarafından yeterince desteklenmemiştir. Bu albümün müzik direktörü Yıldıray Gürgen'dir. Albümlerinde dışarıdan bir aranjör ya da prodüktör ile çalışmayan grup üyeleri için Yıldıray Gürgen yeni ve farklı bir deneyim olmuştur. İlk baskısı 15 bin adet yapılan albümün sonraki baskıları yapılmamış ve grup ile firmanın arası iyice açılmıştır. Hilmi Topaloğlu'nun "Son bir albüm daha yapalım, bu kez yine türkülerden oluşsun." önerisini geri çeviren Kim Bunlar üyeleri, isim hakkını da Prestij Müzik'te bırakarak firmayla aralarındaki bağı tamamen koparmıştır. Ve Kim Bunlar albümü, grubun daha alternatif bir müzik dinleyicisine ulaşmasını sağlamış; Kim Bunlar kitlesel konserler veremese de 2000 yılında Kemancı barda düzenli sahne performansı yapmıştır.
Atabarı/Dağlar Kızı Reyhan albümünün kayıtları Kadıköy Mixdown stüdyosunda gerçekleştirilmiş ve kayıtlarda gruba davulda Sahir Ünal eşlik etmiştir. Sahir Ünal 2008 yılında lenfoma sonucu hayata veda etmiştir. Bu albümün ses mühendisleri Uluğ Aydeniz ve Tolga Tüzün'dür.
Ve Kim Bunlar isimli albüm ise Erekli Tunç stüdyosunda kaydedilmiştir. Bu albümün ses mühendisi Tolga Görsev'dir. "Ve Kim Bunlar..." grubun analog banda kaydedilen ilk albümüdür.
Kim Bunlar grubu 1998-2000 arası dönemde, albümlerinde yer alan Atabarı, Dağlar Kızı Reyhan, Topaç Enişte, Arabamın Atları ve Efkârlar Yalan Bugün adlı şarkıları kliplendirmiştir.
Flört Dönemi (2001–2011)
Kim Bunlar dönemi bittikten sonra gitarist Gökhan Barış Bölükbaşı müzikal kariyerine değişik bir alanda devam etme kararı almış ve gruptan ayrılmıştır. Diğer grup üyeleri ise yıpratıcı geçen iki albümlük sürecin sonunda daha özgürce çalışabilecekleri bir plak firması bulmaya karar vermişlerdir. Gitarist Çağatay Kehribar kadroya dahil olmuştur. Bu dönemde Ağdaş Müzik'le anlaşan grup isimlerini de Flört olarak değiştirmiş ve grupla aynı adı taşıyan bir albüm kaydetmiştir. İlk albümdeki gibi yine Kadıköy Mixdown stüdyosunda yapılan albüm kayıtlarına kemanda İlker Görgülü ve Alper Bakıner, akustik gitarda ise Barış Bölükbaşı eşlik etmiştir. Flört albümünün ses mühendisi Uluğ Aydeniz'dir.
Flört albümü sonrası Ata Akdağ ve Hakan Çağlar (Timsah) gruptan ayrılmıştır. 2003 senesinde grup Dirlik Müzik etiketiyle Cemiyette Pişiyoruz isimli albümünü yayımlamıştır. Bu dönemde bas gitarda Uğur İşgüder ve davulda Orkun Bagatur grubun yeni elemanları olarak belirmektedir. Grup elemanlarının Bekarlar döneminden beri yakın arkadaşı olan Okay Barış ise klavyeli çalgılarda albüme destek vermiştir. Bu albümün ses mühendisleri Çağatay Kehribar ve Kamil Yerge'dir.
2010 yılında Seyhan Müzik'ten yayınlanan Demli isimli albümleriyle dönüş yapan Flört'ün kadrosu, bu albümde Ozan Kotra, Çağatay Kehribar ve Hakan Çağlar'dan oluşmaktadır. Tüm aşamaları analog ekipmanlar kullanılarak gerçekleştirilen albümün kayıtları Bay Papağan Prodüksiyon Sarı Ev Stüdyoları'nda gerçekleştirilmiştir. Albümün ses mühendisi Çağatay Kehribar'dır.
Flört grubu 2001-2010 döneminde, albümlerinde yer alan Yalnızlık Mevsimi, Denize Doğru, Yola Devam, Cemiyette Pişiyoruz, Sevmez Olaydım ve Eski Dostum adlı şarkılarını kliplendirmiştir.
Müzikal Etkilenmeler
Bekarlar döneminden beri grubun müzikal harcını teşkil eden iki ana unsur The Beatles ve MFÖ hayranlığıdır. Kuruluş yıllarında Erkin Koray, Barış Manço albümlerini de severek dinleyen grup üyeleri, sonraki dönemde Batı kaynaklı müziklere giderek daha yakın olmuşlardır. İlerleyen dönemde ilgi duydukları Brit Pop etkisi, en çok da Ve Kim Bunlar albümünde hissedilmektedir. Flört albümüyle birlikte daha sade ve özgün tınılar yakalayan grup, zaman içinde kendi çizgisini bulmuştur.
Karadeniz müziği, Anadolu Rock, nitelikli müziğe inanlar, önemli bir ismi en verimli olabileceği dönemde yitirdi. Otuz üç yaşındaydı Koyuncu; yıllardır müziğin içinde olmasına karşın 2000'li yıllarda Gülbeyaz, Sultan Makamı gibi televizyon dizilerine yazdığı müziklerle ünlenmişti.
Karadeniz'in hırçın çocuğu diyorlardı ona; demokrasi adına atılan bir çok adımda müziğiyle, fikirleriyle yer alıyor; Fırtına Deresi'ne yapılacak santrali protestodan, insan hakları ihlallerine karşı çıkmaya kadar bir dolu etkinliğe destek veriyordu.
Müzikte de, birkaç halk müziği sanatçısının tekelinde kalmış Karadeniz bölgesinin müziğini, evrensel normlarda yayımlamayı deneyerek, önemli çıkış yapmıştı.
1972 Artvin/Hopa doğumlu Koyuncu, yirmi yaşında Dinmeyen adlı müzik grubu'na katılmış, 1993'de Mehmedali Barış Beşli ile, Lazca müzik yapmak amacıyla Şuku grubunu kurmuştu. İki arkadaş bir yıl sonra aralarına İlhan Karahan ve Metin Kalaç'ı da alarak grubun adını Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) dönüştürmüş ve 1995 başında Va Mişkunan (Bilmiyoruz) albümüyle Lazca rockın ilk örneğini vermişti. Lazcayı yaşatmak amacıyla Lazca rock yapıyorlardı. Plak şirketleri ise bu soundu 'Soft Laz Rock' diye tanımlıyordu.
O günlerde grup elemanları Lazca dilinin yaşatılmasına rock yoluyla katkıda bulunmayı amaçladıklarını, rock müzikteki dinamizmle yöre insanının enerjisinin örtüştüğünü görünce heyecanlandıklarını anlatıyor, Lazca'nın rockın sert söyleyişine de uygun olduğunu belirtiyorlardı.
Dört yıl içinde Zuğaşi Berepe, kamuoyuna pek yansımasa da önemli işler yaptı ve konserlerle hedefini gerçekleştirmeye çalıştı. Bu etkinliklerden Brüksel konseri sırasında canlı kayıt edilen parçaları, kısıtlı sayıda bastırdıkları Bruxel Live (1998) adlı albümde bir araya getirdiler.
Gruptaki eleman sayısı arttıkça müzikal yapı da güçlenmişti. Kazım Koyuncu (vokal, akustik gitar), Cafer İşleyen (bass, vurmalılar, flüt), Gürsoy Tanç (elektrikli gitar), Uğurcan Sezen (klavye), Zülküfil Murat Dilek (davul), Metin Kalaç (kayıt) Lazcayı yaşatmanın yanında aşk şarkılarına katılan sert söylemli yapıtlar ve modern rock anlayışı üzerine oluşturdukları çizgiyle de kabul görmeye başlamışlardı.
Zuğaşi Berepe, Va Mişkunan albümünden dört yıl sonra İgzas (Gidiyor) adlı albümüyle bu çabayı listelere taşıdı. Yedi Lazca, bir Hemşince, bir de Türkçe sözlü parçadan oluşan albümün müzikal zenginliği, rockın çeşitli tonları arasında akıllıca gidip gelen sounduyla 1998'in en iyi yerli yapıtlarından biri oldu. Lazca'nın öne çıktığı kültürel bir misyonun yanında sıkı bir rock albümü özelliği de taşıyordu İgzas (Parçaların Türkçe anlamları kapakta verilmişti). Bu albümde Kazım Koyuncu (vokal, gitar), Cafer İşleyen (bass, vurmalılar, flüt), Gürsoy Tanç (gitar), Uğurcan Sezen (tuşlular), Zülfikil Murat Dilek (davul), Mahmut Turan (tulum), Metin Kalaç (kayıt), Mehmedali Barış Beşli'den (vokal) oluşan grubun, doğayı katledecek Çamlıhemşin'deki Fırtına Deresi'nin üzerine yapılacak santrale karşı kampanyayı desteklemesi de İgzas'ın diğer bir özelliğiydi.
Grup 2000'lerin başında dağılınca, kuruculardan Kazım Koyuncu yoluna tek başına devam etmeyi kararlaştırdı ve solo albümleri Viya (2002) ile Hayde'yi (2004) yayımladı. Anadolu Rock'a kayan soundla ürettiği müziği kısa sürede büyük ilgi görüp, yaptıkları geniş kitlelere tam ulaşmaya başlamıştı ki hastalandı Koyuncu. Akciğer kanserine yakalanmıştı.
Pes etmiyordu; tedaviyi sürdürürken Trabzonspor için marş bile yazmıştı. Ancak günden güne direnci zayıflıyordu; adına düzenlenen konsere çıkamamıştı. Sonunda 25 Haziran tarihinde ajanslardan şöyle bir başlık düştü: 'Karadeniz'in genç sesi sustu'
(..... Müziğe çocukken, ortaokul birinci sınıfta, Mandolin çalarak başladım. Sonra biraz gitara merak sardım. İstanbul'da universiteye geldikten sonra muzikle yoğun olarak ugraşmaya başladım. Profesyonel olarak 1992 yılından buyana muzikle ugraşıyorum. İlk muzik grubunu 92'de kurduk. "Dinmeyen" isminde Türkçe muzik yapan politik bir gruptu bu. ( 96'da "Sisler Bulvarı" adlı bir albüm yaptıktan sonra grubumuz dağıldı.) Dinmeyen'i kurduktan hemen sonra 93 yılında "Zuğasi Berepe (Denizin Çocukları)" isimli yeni bir grup kurduk. Yani hem "Dinmeyen" devam ederken hem de bu grup devam etti. "Zuğasi Berepe" ile 95'de "Va Mişkunan" (Bilmiyoruz), 98'de "İgsaz" (Gidiyor) isimli albumleri yaptık. Sonra 98'in sonunda "Zuğasi Berepe" de dağıldı. Ben o tarihten itibaren tek başıma muzik yapmaya devam ettim. "Salkım Söğüt" isimli bir proje vardı. Şuana kadar 4 tane çıktı. "Salkım Söğüt" projelerinin ikincisinde, 3 şarkıyla yer aldım. Ondan sonra 2001 yılında ilk solo albümüm "Viya"yı çıkardım......) - ( .... Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Ç´e" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya. ...)
1972 - Hopa'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Hopa'da tamamladı.
1989 - İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi.
1990 - Çağdaş Sanat Atölyesinde çalışmaya başladı.
1991 - Ali Elver ile birlikte Dinmeyen müzik topluluğunu kurdu. Aynı yıl Çağdaş Oyuncuların sahneye koyduğu ''Faşizmin korku ve sefaleti'' adlı oyunun müziklerini yaptı.
1993 - Mehmedali Barış Beşli ile Dünyanın ilk ve tek Laz rock toplulugu ''Zuğaşi Berepe''yi kurdu.
1995 - Zuğaşi Berepe ''Va mişk´unan''
1996 - Dinmeyen ''Sisler Bulvarı''
1998 - Zuğaşi Berepe ''Brüxel Live'' ve ''İgzas''
2000 - ''Salkım Söğüt 2'' adlı ortak çalışma
2001 - İlk solo albüm ''Viya''
2002 - Gülbeyaz dizi müzikleri
2003 - Kemal Sahir Gürel ile birlikte ''Sultan Makamı'' dizi müzikleri
2004 - İkinci solo albüm ''Hayde'' sanatçının popülaritesini daha da arttırdı.
Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka,Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri,büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz KOnserler dizisininde öncülüğünü yaptı.
2004 ün sonlarında akciğer kanseri teşhisi konuldu ve tedavi görmeye başladı.25 Haziran 2005'de, 33 yaşında, tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde yaşamını yitirdi...
Karadeniz'in hırçın çocuğu diyorlardı ona; demokrasi adına atılan bir çok adımda müziğiyle, fikirleriyle yer alıyor; Fırtına Deresi'ne yapılacak santrali protestodan, insan hakları ihlallerine karşı çıkmaya kadar bir dolu etkinliğe destek veriyordu.
Müzikte de, birkaç halk müziği sanatçısının tekelinde kalmış Karadeniz bölgesinin müziğini, evrensel normlarda yayımlamayı deneyerek, önemli çıkış yapmıştı.
1972 Artvin/Hopa doğumlu Koyuncu, yirmi yaşında Dinmeyen adlı müzik grubu'na katılmış, 1993'de Mehmedali Barış Beşli ile, Lazca müzik yapmak amacıyla Şuku grubunu kurmuştu. İki arkadaş bir yıl sonra aralarına İlhan Karahan ve Metin Kalaç'ı da alarak grubun adını Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) dönüştürmüş ve 1995 başında Va Mişkunan (Bilmiyoruz) albümüyle Lazca rockın ilk örneğini vermişti. Lazcayı yaşatmak amacıyla Lazca rock yapıyorlardı. Plak şirketleri ise bu soundu 'Soft Laz Rock' diye tanımlıyordu.
O günlerde grup elemanları Lazca dilinin yaşatılmasına rock yoluyla katkıda bulunmayı amaçladıklarını, rock müzikteki dinamizmle yöre insanının enerjisinin örtüştüğünü görünce heyecanlandıklarını anlatıyor, Lazca'nın rockın sert söyleyişine de uygun olduğunu belirtiyorlardı.
Dört yıl içinde Zuğaşi Berepe, kamuoyuna pek yansımasa da önemli işler yaptı ve konserlerle hedefini gerçekleştirmeye çalıştı. Bu etkinliklerden Brüksel konseri sırasında canlı kayıt edilen parçaları, kısıtlı sayıda bastırdıkları Bruxel Live (1998) adlı albümde bir araya getirdiler.
Gruptaki eleman sayısı arttıkça müzikal yapı da güçlenmişti. Kazım Koyuncu (vokal, akustik gitar), Cafer İşleyen (bass, vurmalılar, flüt), Gürsoy Tanç (elektrikli gitar), Uğurcan Sezen (klavye), Zülküfil Murat Dilek (davul), Metin Kalaç (kayıt) Lazcayı yaşatmanın yanında aşk şarkılarına katılan sert söylemli yapıtlar ve modern rock anlayışı üzerine oluşturdukları çizgiyle de kabul görmeye başlamışlardı.
Zuğaşi Berepe, Va Mişkunan albümünden dört yıl sonra İgzas (Gidiyor) adlı albümüyle bu çabayı listelere taşıdı. Yedi Lazca, bir Hemşince, bir de Türkçe sözlü parçadan oluşan albümün müzikal zenginliği, rockın çeşitli tonları arasında akıllıca gidip gelen sounduyla 1998'in en iyi yerli yapıtlarından biri oldu. Lazca'nın öne çıktığı kültürel bir misyonun yanında sıkı bir rock albümü özelliği de taşıyordu İgzas (Parçaların Türkçe anlamları kapakta verilmişti). Bu albümde Kazım Koyuncu (vokal, gitar), Cafer İşleyen (bass, vurmalılar, flüt), Gürsoy Tanç (gitar), Uğurcan Sezen (tuşlular), Zülfikil Murat Dilek (davul), Mahmut Turan (tulum), Metin Kalaç (kayıt), Mehmedali Barış Beşli'den (vokal) oluşan grubun, doğayı katledecek Çamlıhemşin'deki Fırtına Deresi'nin üzerine yapılacak santrale karşı kampanyayı desteklemesi de İgzas'ın diğer bir özelliğiydi.
Grup 2000'lerin başında dağılınca, kuruculardan Kazım Koyuncu yoluna tek başına devam etmeyi kararlaştırdı ve solo albümleri Viya (2002) ile Hayde'yi (2004) yayımladı. Anadolu Rock'a kayan soundla ürettiği müziği kısa sürede büyük ilgi görüp, yaptıkları geniş kitlelere tam ulaşmaya başlamıştı ki hastalandı Koyuncu. Akciğer kanserine yakalanmıştı.
Pes etmiyordu; tedaviyi sürdürürken Trabzonspor için marş bile yazmıştı. Ancak günden güne direnci zayıflıyordu; adına düzenlenen konsere çıkamamıştı. Sonunda 25 Haziran tarihinde ajanslardan şöyle bir başlık düştü: 'Karadeniz'in genç sesi sustu'
(..... Müziğe çocukken, ortaokul birinci sınıfta, Mandolin çalarak başladım. Sonra biraz gitara merak sardım. İstanbul'da universiteye geldikten sonra muzikle yoğun olarak ugraşmaya başladım. Profesyonel olarak 1992 yılından buyana muzikle ugraşıyorum. İlk muzik grubunu 92'de kurduk. "Dinmeyen" isminde Türkçe muzik yapan politik bir gruptu bu. ( 96'da "Sisler Bulvarı" adlı bir albüm yaptıktan sonra grubumuz dağıldı.) Dinmeyen'i kurduktan hemen sonra 93 yılında "Zuğasi Berepe (Denizin Çocukları)" isimli yeni bir grup kurduk. Yani hem "Dinmeyen" devam ederken hem de bu grup devam etti. "Zuğasi Berepe" ile 95'de "Va Mişkunan" (Bilmiyoruz), 98'de "İgsaz" (Gidiyor) isimli albumleri yaptık. Sonra 98'in sonunda "Zuğasi Berepe" de dağıldı. Ben o tarihten itibaren tek başıma muzik yapmaya devam ettim. "Salkım Söğüt" isimli bir proje vardı. Şuana kadar 4 tane çıktı. "Salkım Söğüt" projelerinin ikincisinde, 3 şarkıyla yer aldım. Ondan sonra 2001 yılında ilk solo albümüm "Viya"yı çıkardım......) - ( .... Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Ç´e" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya. ...)
1972 - Hopa'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Hopa'da tamamladı.
1989 - İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi.
1990 - Çağdaş Sanat Atölyesinde çalışmaya başladı.
1991 - Ali Elver ile birlikte Dinmeyen müzik topluluğunu kurdu. Aynı yıl Çağdaş Oyuncuların sahneye koyduğu ''Faşizmin korku ve sefaleti'' adlı oyunun müziklerini yaptı.
1993 - Mehmedali Barış Beşli ile Dünyanın ilk ve tek Laz rock toplulugu ''Zuğaşi Berepe''yi kurdu.
1995 - Zuğaşi Berepe ''Va mişk´unan''
1996 - Dinmeyen ''Sisler Bulvarı''
1998 - Zuğaşi Berepe ''Brüxel Live'' ve ''İgzas''
2000 - ''Salkım Söğüt 2'' adlı ortak çalışma
2001 - İlk solo albüm ''Viya''
2002 - Gülbeyaz dizi müzikleri
2003 - Kemal Sahir Gürel ile birlikte ''Sultan Makamı'' dizi müzikleri
2004 - İkinci solo albüm ''Hayde'' sanatçının popülaritesini daha da arttırdı.
Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka,Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri,büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz KOnserler dizisininde öncülüğünü yaptı.
2004 ün sonlarında akciğer kanseri teşhisi konuldu ve tedavi görmeye başladı.25 Haziran 2005'de, 33 yaşında, tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde yaşamını yitirdi...
18.04.1968 yılında aslen Adana merkezde doğdu.
İlk, orta ve lise eğitimini de Adana'da tamamladı.
Müzik hayatına ilk piano ile başladı.
Adana'da gençlik sarayının müdürü ile tanışıp. Onun yanına gidip gelirken orada piano çalan bir arkadaşını görür. Parmaklarına bakar çok güzeldir ve arkadaşı Barış MANÇO'nun şarkısını çalıyordur. Ondan dolayı pianoya hayran olmuş ve öğrenmiş. Müzik hayatına piano ile başlamış.
1989 da askere giden Murat Kekilli 1991 askerden döner. 1992-1993 yıllarında Adana devlet konservatuar sınavlarını kazanan ve bir yıl kadar devam edip ayrılan Murat KEKİLLİ, 1994'de İstanbul'a gelir daha sonra grup çalışmalarına başlar. Var olan bir grupta çalışıp ve ilk grubumun ismi olan kilikyalıları kurar. Bu grupta şuan İstanbul'un bir çok ünlüleri vardır.1996'da tekrar YOLCULAR grubunu ile çalışır ve sonra eşşek gözlüm albümünü çıkarır. Albüm istenilen yere gelmediği düşüncesi ile firma ile yollarını ayırır. Boğaziçi müzik ile anlaşıp 1999'da Bu Akşam Ölürüm adlı albümümü çıkarır.
2001'in şubat ayında ise YEDİ-ALTI albümü, 2004 de AVARA albümünü çıkarır. 2006 yılında da Bir Ahir Zaman adlı albümünü çıkardı.İlk klibi olan AHİRZAMAN'dan sonra ikinci klibi SANA GÜL DEDİM isimli parçasına geldi.
Albümleri;
1996 Ferdifon Müzik Vay Be ( Eşşek Gözlüm )
1999 Boğaziçi Müzik Bu Akşam Ölürüm
2002 Boğaziçi Müzik Yedialtı
2004 Boğaziçi Müzik Avara
2006 Boğaziçi Müzik Ahir Zaman
İlk, orta ve lise eğitimini de Adana'da tamamladı.
Müzik hayatına ilk piano ile başladı.
Adana'da gençlik sarayının müdürü ile tanışıp. Onun yanına gidip gelirken orada piano çalan bir arkadaşını görür. Parmaklarına bakar çok güzeldir ve arkadaşı Barış MANÇO'nun şarkısını çalıyordur. Ondan dolayı pianoya hayran olmuş ve öğrenmiş. Müzik hayatına piano ile başlamış.
1989 da askere giden Murat Kekilli 1991 askerden döner. 1992-1993 yıllarında Adana devlet konservatuar sınavlarını kazanan ve bir yıl kadar devam edip ayrılan Murat KEKİLLİ, 1994'de İstanbul'a gelir daha sonra grup çalışmalarına başlar. Var olan bir grupta çalışıp ve ilk grubumun ismi olan kilikyalıları kurar. Bu grupta şuan İstanbul'un bir çok ünlüleri vardır.1996'da tekrar YOLCULAR grubunu ile çalışır ve sonra eşşek gözlüm albümünü çıkarır. Albüm istenilen yere gelmediği düşüncesi ile firma ile yollarını ayırır. Boğaziçi müzik ile anlaşıp 1999'da Bu Akşam Ölürüm adlı albümümü çıkarır.
2001'in şubat ayında ise YEDİ-ALTI albümü, 2004 de AVARA albümünü çıkarır. 2006 yılında da Bir Ahir Zaman adlı albümünü çıkardı.İlk klibi olan AHİRZAMAN'dan sonra ikinci klibi SANA GÜL DEDİM isimli parçasına geldi.
Albümleri;
1996 Ferdifon Müzik Vay Be ( Eşşek Gözlüm )
1999 Boğaziçi Müzik Bu Akşam Ölürüm
2002 Boğaziçi Müzik Yedialtı
2004 Boğaziçi Müzik Avara
2006 Boğaziçi Müzik Ahir Zaman
Murat Göğebakan, 9 Ekim 1968 tarihinde Adana'da doğdu. Fakat 5 yaşına kadar Almanya'da yaşadı. Daha sonra ilk, orta ve lise öğrenimini tamamlamak üzere tekrar Adana'ya döndü ve öğrenimini bu şehirde tamamladı. Ardından 1986 yılında Hacettepe Üniversitesi devlet konservatuarına girdi, tamamladığı üniversite eğitiminden sonra da Çukurova Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak yer aldı. Bu yıllarda dergah eğitimi aldı, gitar dersleri verdi ve bar çalışmaları yaptı. 1995 yılına kadar Adana'da yaşadı ve bu esnada bir evlilik yaptı. Bülent isminde çocuğu olan Göğebakan 1994 yılında eşinden ayrıldı.
1997
Prestij Müzik'lı yıllar. Türk müziğinin en önemli isimleri bu şirket altında toplanır. Mahsun Kırmızıgül'den, Mustafa Sandal'a, Mustafa Sandal'dan Özcan Deniz'e, Alişan'a, Zerrin Özer'e, Seda Sayan'a kadar... Bu kadar starın arasında, rock müzik deyince akla Haluk Levent'ten başkasının gelmediği dönemde, yepyeni bir isim çıkıyordu müzik piyasasına: Murat Göğebakan.
Zorluklarla çıkardığı Ben Sana Aşık Oldum albümü, her yerde dinlenir olur. Klip çekilen Ben Sana Aşık Oldum, Kara Gözlüm ve Öyle ki Hasretimsin isimli parçalar kısa sürede herkesin diline takılır... İlk albümüyle büyük başarı yakalayan Murat Göğebakan, artık tüm Türkiye tarafından tanınmış önemli bir isim olur..
1998
Büyük ses getiren albüm, beraberinde ödüller de getirir. Sanatçı yeni yılın ilk günleriyle KRAL TV'den "En İyi Çıkış Yapan Erkek Şarkıcı" ödülünü alır, hem de Alişan, Feridun Düzağaç, Rober Hatemo, Metin Arolat gibi isimleri geride bırakarak. Bütün bunlardan sonra artık paylaşılamaz biri haline gelir Murat Göğebakan. Sanatın ve sanatçının dostu (!) Hilmi ve Hasan Topaloğlu, Murat Göğebakan'ı kendi müzik şirketine katmak için yarışa girer. Sonuçta Hasan Topaloğlu ve Cengiz Kurtoğlu'nun prodüktörlüğünü yaptığı Sindoma Müzik'ten "Sen Rahatına Bak" isimli albüm piyasaya çıkar. Bu kadar gürültü patırtının içinde çıkan albüm ilki kadar ses getirmese de, yine beğeni toplar. Albümde Ömer Faruk sorak yönetmenliğinde klip çekilen Unutur muyum Seni ve Kara Sevda isimli parçalar kötü olmayan bir satış grafiğinin ortaya çıkmasını sağlar.
1999
Türkiye'nin asla hatırlamak istemediği 17 Ağustos depreminin yaşandığı sene. Murat Göğebakan Mayıs ayı gibi, aranjörlüğünü asker Ahmet Koç'un yaptığı yeni albümü "Tek Suçum Seni Sevmekmiş" i Sindoma Müzik'ten dinleyenlerinin beğenisine sunar. İlk klip "Anlasana"ya çekilir ve büyük beğeni toplar. Ardından yine "Anlasana" gibi patlama yapması beklenen "Göç" isimli şarkıya klip çekilir. Ve iki gün sonra o üzücü 17 Ağustos depremi meydana gelir. Pek çok insanımızın hayatını kaybettiği depremle, müzik dünyası da sessizliğe gömülür ve deyim yerindeyse Murat Göğebakan'ın albümü de enkazın altında kalır. Aralık ayında çekilen "Malabadi Köprüsü" klibi ise yeni albüm için alıştırma dönemi anlamı taşımaktan öteye gidememiştir.
2000
Murat Göğebakan için kötü günlerin başladığı dönemler. İstenen başarının yakalanmadığı bir albümün ardından Sindoma Müzik'in baskısıyla 20 gün gibi kısa bir sürede hazırlanan, her zaman çalışılan aranjör Ahmet Koç'un yerine Haluk Levent dışında daha çok arabesk müzik şarkıcılarıyla çalışan Yıldıray Gürgen tarafından hazırlanan bir albüm. Farklı soundlar,daha sert bir melodi... Ve ilk klip "Merhaba". Her şeye rağmen ilk klip beğenilir. Ama bundan sonra yine şansızlıklar Murat Göğebakan'ın peşini birakmaz. Oğlu Bülent Göğebakan'la birlikte çektiği "Yeminin mi Var" klibinin yayınlandığı gün bu defa KRAL TV ile müzik şirketleri arasında anlaşmazlık çıkar. Yaklaşık 3 ay gibi bir süre KRAL TV sadece birkaç müzik şirketinin şarkıcılarının eserlerini çalar. Murat Göğebakan'ı bu seferde KRAL TV krizi vurur.
2001
Murat Göğebakan Sindoma Müzik'le yollarını ayırır. Zaten birkaç ay sonra bu şirket te kapanır. Sanatçı bu süre içerisinde Sema Bekmez'le evlenir, kısa bir süre bar çalışmaları yapar. Ama artık ismi pek anılmaz bir şarkıcı haline gelmiştir Göğebakan. Tıpkı fırtına öncesi sessizlik gibi. Ve yeni albümün hazırlıklarına başlanır. Albüm için Gece Yolcuları isimli grupla anlaşılır. Cem Karaca, Bora Ayanoğlu, Ahmet Koç gibi isimlerle albüm öncesi görüşmeler yapılır ve büyük ses getirmesi beklenen albümün çalışmaları devam eder. Müzik şirketi için de arayışlar devam etmektedir.
2002
Fırtına öncesi sessizlik sona erer. Gidilen her yerde aynı şarkı kulaklara takılır. "Neredesin Ayyüzlüm?" Albüm çok büyük ses getirir. TV kanallarında, radyolarda artık her yerde Murat Göğebakan'a rastlamak mümkündür. Yine aynı albüm içerisinde yer alan "Vazgeçilmiyor" isimli parçaya da klip çekilir ve bu parça da büyük beğeni toplar. Klip çekilmeyen "Turnalar" "Bugün" "Keşke Tanımasaydım Seni" ve "Namus Belası" gibi eserler ise radyolarda sürekli çalan parçalar haline gelir. Seda Sayan, Hilal Cebeci, Bülent Ersoy gibi isimlerinde bulunduğu Öz-bir Müzik'ten Ali Özbir prodüktörlüğünde piyasaya sürülen Ayyüzlüm albümü sanatçı için yeniden doğuş anlamını taşır. Gece Yolcuları grubuyla birlikte yurt içinde ve dışında pek çok konser verilir.
2003
Ayyüzlüm albümünün etkisi devam etmektedir. Türkiye'nin en büyük müzik ödül töreni olan MÜYAP töreninde Murat Göğebakan da ödül alır. Verilen konserlere tam gaz devam edilir. Bu süre içerisinde sanatçı Gece Yolcuları isimli grupla çalışmama kararı alır. Yeni albümün hazırlıklarına başlanır. Albüm yine Öz-bir Müzikten piyasaya çıkarılacaktır.
2004
Murat Göğebakan bu sefer "Yaralı" ile dönüş yapar. Albüm beğeni toplar. Fakat yine müzik şirketiyle sorunlar yaşanır. Yaralı'nın ardından ikinci bir parçaya klip çekilemez. Albüm tek kliple birçok rockçıyı geride bırakan bir satış oranı yakalar. 2004 yılına da Murat Göğebakan damgasını vurur. Yaralı'nın dışında "Diğer Yarım" "Karanfil Kokan Yarim" "Ölmeye Geldim" "2023" gibi eserler de radyolarda uzunca bir süre çalınır. Verilen konserlerse aynı hızla devam etmektedir.
2005
Murat Göğebakan bu sefer kendi sahibi olduğu şirketten çıkararır albümünü. Farklı bir aranjör ve farklı bir grupla. Albüme "Sana Olan Aşkım Şahit" adı verilir. İlk klip te yine bu parçaya çekilir ve dinleyenleri tarafından beğenilir. Ardından eşiyle beraber çekilen "Gözleri Deniz Kokan Yarim" klibiyle sanatçı çıkışını devam ettirir. Yine aynı yıl içerisinde sanatçı "Hasan'dan Olma, Hatice'den Doğma Murat Göğebakan" isimli bir biyografi kitabı çıkarır. Kitapta hayatının bilinmeyen yönlerini ortaya koyar, merak edilen pek çok konuya açıklık getirir. Her zaman olduğu gibi birçok konser de veren Murat Göğebakan, mutevazı kişiliğiliyle herkesin sevgi ve saygısını kazanmış bir isim halini alır.
2007
Sevgiliye isimli albümünü çıakran öurat göğebakan albümününde Barış Mançonun unutulmaz eseri Gülpembe,Yelizin efsane şarkısı bu ne dünya kardeşim gibi eserlere de yer verdi. Albümde Güz yaprakalrı isimli şarkıya klip çekildi.İstenilen başarı yakalanamayınca tek klip çekl,lip albüm rafa kaldırıldı...
2008
Yeni albümünün hazırlıklarına başlayan göğebakan Efnsane şarkısı ben sana aşık oldumu ingilizce yorumlayarak müziğine farklı bir yön verdi. Yeni albümünün Best Of Göğebakan olacağı biliniyor..
1997
Prestij Müzik'lı yıllar. Türk müziğinin en önemli isimleri bu şirket altında toplanır. Mahsun Kırmızıgül'den, Mustafa Sandal'a, Mustafa Sandal'dan Özcan Deniz'e, Alişan'a, Zerrin Özer'e, Seda Sayan'a kadar... Bu kadar starın arasında, rock müzik deyince akla Haluk Levent'ten başkasının gelmediği dönemde, yepyeni bir isim çıkıyordu müzik piyasasına: Murat Göğebakan.
Zorluklarla çıkardığı Ben Sana Aşık Oldum albümü, her yerde dinlenir olur. Klip çekilen Ben Sana Aşık Oldum, Kara Gözlüm ve Öyle ki Hasretimsin isimli parçalar kısa sürede herkesin diline takılır... İlk albümüyle büyük başarı yakalayan Murat Göğebakan, artık tüm Türkiye tarafından tanınmış önemli bir isim olur..
1998
Büyük ses getiren albüm, beraberinde ödüller de getirir. Sanatçı yeni yılın ilk günleriyle KRAL TV'den "En İyi Çıkış Yapan Erkek Şarkıcı" ödülünü alır, hem de Alişan, Feridun Düzağaç, Rober Hatemo, Metin Arolat gibi isimleri geride bırakarak. Bütün bunlardan sonra artık paylaşılamaz biri haline gelir Murat Göğebakan. Sanatın ve sanatçının dostu (!) Hilmi ve Hasan Topaloğlu, Murat Göğebakan'ı kendi müzik şirketine katmak için yarışa girer. Sonuçta Hasan Topaloğlu ve Cengiz Kurtoğlu'nun prodüktörlüğünü yaptığı Sindoma Müzik'ten "Sen Rahatına Bak" isimli albüm piyasaya çıkar. Bu kadar gürültü patırtının içinde çıkan albüm ilki kadar ses getirmese de, yine beğeni toplar. Albümde Ömer Faruk sorak yönetmenliğinde klip çekilen Unutur muyum Seni ve Kara Sevda isimli parçalar kötü olmayan bir satış grafiğinin ortaya çıkmasını sağlar.
1999
Türkiye'nin asla hatırlamak istemediği 17 Ağustos depreminin yaşandığı sene. Murat Göğebakan Mayıs ayı gibi, aranjörlüğünü asker Ahmet Koç'un yaptığı yeni albümü "Tek Suçum Seni Sevmekmiş" i Sindoma Müzik'ten dinleyenlerinin beğenisine sunar. İlk klip "Anlasana"ya çekilir ve büyük beğeni toplar. Ardından yine "Anlasana" gibi patlama yapması beklenen "Göç" isimli şarkıya klip çekilir. Ve iki gün sonra o üzücü 17 Ağustos depremi meydana gelir. Pek çok insanımızın hayatını kaybettiği depremle, müzik dünyası da sessizliğe gömülür ve deyim yerindeyse Murat Göğebakan'ın albümü de enkazın altında kalır. Aralık ayında çekilen "Malabadi Köprüsü" klibi ise yeni albüm için alıştırma dönemi anlamı taşımaktan öteye gidememiştir.
2000
Murat Göğebakan için kötü günlerin başladığı dönemler. İstenen başarının yakalanmadığı bir albümün ardından Sindoma Müzik'in baskısıyla 20 gün gibi kısa bir sürede hazırlanan, her zaman çalışılan aranjör Ahmet Koç'un yerine Haluk Levent dışında daha çok arabesk müzik şarkıcılarıyla çalışan Yıldıray Gürgen tarafından hazırlanan bir albüm. Farklı soundlar,daha sert bir melodi... Ve ilk klip "Merhaba". Her şeye rağmen ilk klip beğenilir. Ama bundan sonra yine şansızlıklar Murat Göğebakan'ın peşini birakmaz. Oğlu Bülent Göğebakan'la birlikte çektiği "Yeminin mi Var" klibinin yayınlandığı gün bu defa KRAL TV ile müzik şirketleri arasında anlaşmazlık çıkar. Yaklaşık 3 ay gibi bir süre KRAL TV sadece birkaç müzik şirketinin şarkıcılarının eserlerini çalar. Murat Göğebakan'ı bu seferde KRAL TV krizi vurur.
2001
Murat Göğebakan Sindoma Müzik'le yollarını ayırır. Zaten birkaç ay sonra bu şirket te kapanır. Sanatçı bu süre içerisinde Sema Bekmez'le evlenir, kısa bir süre bar çalışmaları yapar. Ama artık ismi pek anılmaz bir şarkıcı haline gelmiştir Göğebakan. Tıpkı fırtına öncesi sessizlik gibi. Ve yeni albümün hazırlıklarına başlanır. Albüm için Gece Yolcuları isimli grupla anlaşılır. Cem Karaca, Bora Ayanoğlu, Ahmet Koç gibi isimlerle albüm öncesi görüşmeler yapılır ve büyük ses getirmesi beklenen albümün çalışmaları devam eder. Müzik şirketi için de arayışlar devam etmektedir.
2002
Fırtına öncesi sessizlik sona erer. Gidilen her yerde aynı şarkı kulaklara takılır. "Neredesin Ayyüzlüm?" Albüm çok büyük ses getirir. TV kanallarında, radyolarda artık her yerde Murat Göğebakan'a rastlamak mümkündür. Yine aynı albüm içerisinde yer alan "Vazgeçilmiyor" isimli parçaya da klip çekilir ve bu parça da büyük beğeni toplar. Klip çekilmeyen "Turnalar" "Bugün" "Keşke Tanımasaydım Seni" ve "Namus Belası" gibi eserler ise radyolarda sürekli çalan parçalar haline gelir. Seda Sayan, Hilal Cebeci, Bülent Ersoy gibi isimlerinde bulunduğu Öz-bir Müzik'ten Ali Özbir prodüktörlüğünde piyasaya sürülen Ayyüzlüm albümü sanatçı için yeniden doğuş anlamını taşır. Gece Yolcuları grubuyla birlikte yurt içinde ve dışında pek çok konser verilir.
2003
Ayyüzlüm albümünün etkisi devam etmektedir. Türkiye'nin en büyük müzik ödül töreni olan MÜYAP töreninde Murat Göğebakan da ödül alır. Verilen konserlere tam gaz devam edilir. Bu süre içerisinde sanatçı Gece Yolcuları isimli grupla çalışmama kararı alır. Yeni albümün hazırlıklarına başlanır. Albüm yine Öz-bir Müzikten piyasaya çıkarılacaktır.
2004
Murat Göğebakan bu sefer "Yaralı" ile dönüş yapar. Albüm beğeni toplar. Fakat yine müzik şirketiyle sorunlar yaşanır. Yaralı'nın ardından ikinci bir parçaya klip çekilemez. Albüm tek kliple birçok rockçıyı geride bırakan bir satış oranı yakalar. 2004 yılına da Murat Göğebakan damgasını vurur. Yaralı'nın dışında "Diğer Yarım" "Karanfil Kokan Yarim" "Ölmeye Geldim" "2023" gibi eserler de radyolarda uzunca bir süre çalınır. Verilen konserlerse aynı hızla devam etmektedir.
2005
Murat Göğebakan bu sefer kendi sahibi olduğu şirketten çıkararır albümünü. Farklı bir aranjör ve farklı bir grupla. Albüme "Sana Olan Aşkım Şahit" adı verilir. İlk klip te yine bu parçaya çekilir ve dinleyenleri tarafından beğenilir. Ardından eşiyle beraber çekilen "Gözleri Deniz Kokan Yarim" klibiyle sanatçı çıkışını devam ettirir. Yine aynı yıl içerisinde sanatçı "Hasan'dan Olma, Hatice'den Doğma Murat Göğebakan" isimli bir biyografi kitabı çıkarır. Kitapta hayatının bilinmeyen yönlerini ortaya koyar, merak edilen pek çok konuya açıklık getirir. Her zaman olduğu gibi birçok konser de veren Murat Göğebakan, mutevazı kişiliğiliyle herkesin sevgi ve saygısını kazanmış bir isim halini alır.
2007
Sevgiliye isimli albümünü çıakran öurat göğebakan albümününde Barış Mançonun unutulmaz eseri Gülpembe,Yelizin efsane şarkısı bu ne dünya kardeşim gibi eserlere de yer verdi. Albümde Güz yaprakalrı isimli şarkıya klip çekildi.İstenilen başarı yakalanamayınca tek klip çekl,lip albüm rafa kaldırıldı...
2008
Yeni albümünün hazırlıklarına başlayan göğebakan Efnsane şarkısı ben sana aşık oldumu ingilizce yorumlayarak müziğine farklı bir yön verdi. Yeni albümünün Best Of Göğebakan olacağı biliniyor..
1973'e girerken Edip Akbayram iki plak (aslında dört) sahibi ve Altın Mikrofon galibi umut veren bir şarkıcıydı. En büyük handikapı ise bir grubunun olmayışı idi. Bu nedenle Mart ayında ödül aldığı Hey Oskarları gecesinde bile Yurdaer Doğulu eşliğinde sahne almak zorunda kaldı.
Nisan ayında Dönüşüm grubunun Sayan ile sözleşme imzalaması üzerine, bu deneysel grubumuz Akbayram'ın 2. Sayan plağında eşlik orkestrası oldu. Dönüşüm eşliğinde Akbayram, "Deniz Üstü Köpürür - Dumanlı Dumanlı Bizim Eller" plağını yaptı. . Bu plağın kaydında Dönüşüm grubunda çalan Vecdi Ören'in sıkça kullandığı bas rifi -ki bu rif 1970 Berkay Oyun Havası'nda Taner Öngür tarafından bulunmuş bir riftir- bu düzenlemenin ve ileriki 2-3 yıl boyunca muhtelif Akbayram plaklarının vazgeçilmez tadı olacaktı.
Ekim ayında Akbayram, Vecdi Ören tarafından kurulan Dostlar grubu ile birleşerek grupsuzluk sıkıntısına bir nokta koydu. Bu grupta, 1969-1970 yıllarında Kabataş Erkek Lisesi kadrosunda yer alan basçı Vecdi Ören (o yıllarda en iyi basçı seçilmişti), baterist Koral Sarıtaş ve Plevne Lisesi'nde çalmış olan gitarist Galip Kayıhan yer alıyordu. Grubun Türk müziği sazlarını ise Cudi Koyuncu çalıyordu. Koyuncu, sahnede ve plakta kullandığı elektro saz ile birikte wah wah pedalı da kullanarak bir anlamda grubu diğer Anadolu Rock gruplarından ayıran bir işlev üstleniyordu. Grup, ilk plakları için Ekim sonunda stüdyoya girdi. Açıklanan ilk şarkı listesi "Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme - Gel ki" idi. "Gel ki" adlı şarkı plaktan çıkartıldı. Yerine Cudi Koyuncu'nun “Yakar İnceden” adlı bestesi koyuldu. “Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme” progresif rock anlamında oturmuş bir eserken, B yüzündeki “Yakar İnceden”, Cudi'nin wah wah’lı bağlaması, Galip'in fuzz’lı gitarı ve Vecdi'nin Berkay Oyun Havası riff’li bası ile grubun tınısının tesadüf olmadığını vurgulayan bir eserdi.
Edip Akbayram ve Dostlar, ilk konserlerini Üç Hürel ve Nilüfer ile birlikte Ankara Dedeman Sineması’nda verdi. Konserde, Boşu Boşuna, Deniz Üstü Köpürür, Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller, Bir Of Çeksem ve Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme adlı türküleri seslendirdiler. İkinci konserleri ise Kasım ayında Fitaş Sineması’nda Ersen ve Kardaşlar ile gerçekleşti. Bu konserde Boşu Boşuna, Deniz Üstü Köpürür (Galip, gitarını keman yayı ile çalarak intro yaptı), Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller (introda Cudi elektro saz çaldı ve Galip fuzz pedalıyla fırtına sesi verdi. Galip bu efekti bir sonraki plaklarında yer alan “Dağlar Dağladı Beni” adlı şarkıda uyguladı.), Bir Of Çeksem, Kara Yılan, Drama Köprüsü eserlerine yer verdiler.
Edip Akbayram ve Dostlar, 1974 yılının ilk iki ayını başta Kıbrıs olmak üzere muhtelif Türk illerinde konser vererek geçirdiler. Grubun ilk plağı, Kıbrıs'ta yılın plağı seçildi.
Akbayram'ın hızlı yükselişi zamanla grup - şarkıcı ahengini bozdu. Bunun sonucunda Mayıs sonuna doğru grup ile Akbayram arasında bir kopuş yaşandı. Bu ayrılık çok uzun sürmedi ve Edip Akbayram, Dostlar ile Haziran ortalarında yeniden birleşti. Bu sorunun kökeninde Dostlar isminin henüz Vecdi Ören'de bulunması idi. Bu sorun zamanla yeniden büyüyerek Vecdi Ören'in Ekim ayında gruptan kopması ile sonuçlandı. Kasım ayında Dostlar ismini kullanarak kendi grubunu kuran Ören, daha sonra bu isim hakkından da vazgeçerek grubun tüm haklarını Akbayram'a devredecekti.
Komando kıyafetleri ile İzmir Fuarında sahne alan Edip Akbayram & Dostlar, Ekim ayında Vecdi Ören ve Koral Sarıtaş'ın ayrılması üzerine yeniden yapılandılar. Grup bu kez parlak bir transferle Murat Ses'i gruba dahil etmişti. Murat Ses, grubun düzenlemelerinde tek isim olarak Kurtalan Ekspres'ten basçı Özkan Uğur, Ağrı Dağı Efsanesi'nden davulcu Nadir Uygun'u da beraberinde getirerek Dostlar'ı bambaşka bir müzikal anlayışa ulaştırdı.
Grup, Sayan ile mukavelesi dolduğu için Yavuz Asöcal'ın yeni şirketi Burç Plak ile anlaştı. Yedi parça üzerinde çalışan grubun sözcüsü Murat Ses yeni Dostlar formasyonunu şu şekilde özetliyordu: " Plak olarak üç çalışmamız var. Birincisi-ki ana amaç- Edip Akbayram ve Dostlar, ikinci olarak Dostlar ve üçüncü olarak solo çalışmalar yapacağız. Çalışmalarımızı bir anlamda dışarıdaki Yes-Rick Wakeman olayına benzetebiliriz. Ancak kopma diye birşey asla düşünülmez. "
Dostlar, "Kaşların Karasına - Garip"' 45'lik plağının kaydını Kasım ayında bitirdi. Plağın yayınlanması ise Aralık ayında gerçekleşti. Plakta yer alan “Garip” çalışması Murat Ses'in klavsen ve orguyla tamamen yeniden üretilmişçesine hayat bulmuş bir Mahzuni eseridir. Şarkıda başka bir gruptan kolaja gerek kalmayacak şekilde Murat Ses'in orgu ve Özkan'ın bası sayesinde arzu edilen polifoni ve groove, tamamen özgün çizgiler halinde kulaklarımızdadır.
Edip Akbayram & Dostlar, 1975 yılının Ocak ayında Yıldız Tezcan ve Yeşim ile çıktığı bir turneyi yarıda keserek İstanbul'a dönmek zorunda kaldı. Bu dönüşün müsebbibi kendilerini dolandıran menajerleri Celal Tuncel'di. Bu dolandırıcılık olayının etkisi geçmeden Dostlar'dan Murat Ses'in ayrılması üzerine grup çok geçmeden Vecdi Ören ve Koral Sarıtaş'ın katılımıyla eski kadrosuna kavuştu. Murat Ses, bu kopuş ile ilgili olarak "Aramızda müzikal anlaşmazlık var. Onlar, Deep Purple'dan Yes'ten bilinen motifleri türkülere monte etmek istiyorlar. Oysa ben montaj sanayine karşıyım." şeklinde bir açıklama yaptı.
Dostlar eski/yeni kadrosu ile Mart ayında Hey Oskarları konserinde "Kolum Nerden Aldın Zinciri" ve "Gam Üstüne Gam" şarkılarını ilk defa söylediler. Bu şarkıların plağı ise Mayıs ayında yayınlandı. Aynı ayda, Dadaşlar'dan Kılıç Danışman ve Taner Öngür Dostlar'a geçtiler. Galip Kayıhan ise Dervişan kadrosuna katıldı. Bir süre sonra davulcu Koral Sarıtaş sağlık sorunları nedeniyle davul çalmayı bırakınca yerine Ayzer Danga alındı. Ağustos ayında ise Taner Öngür ve Kılıç Danışman bu kez Dervişan'a transfer oldular. Aynı dönemde Galip Kayıhan da Dervişan'dan ayrılıncaı Dostlar, Koral Sarıtaş haricinde eski kadrosuna dönüştü.
Galip Kayıhan'ın Hollanda'dan getirdiği yeni synthesizerlar ile Dostlar grubu Ekim ayında Aşık Mahzuni'den "Affetmem Seni" ve "Darağacı" şarkılarının kayıtlarını yaptılar. Bu iki şarkının 45'lik olarak yayınlanması tasarlanırken 1976 yılında Mehmet Emmi adlı şarkı Daraağacı'nın önüne geçerek 45'liğin ikinci yüzünü dolduracaktı. Darağacı ise "Nedir Ne Değildir" uzunçalarında yayınlanacaktı.
Bu 45lik sonrası Vecdi Ören'in müziği bırakarak gruptan ayrılması üzerine yerine Avrupa'da plak dolduran Barış Manço'nun basçısı Mithat Danışan (Panço Mithat) alındı. Galip Kayıhan, Cudi Koyuncu, Mithat Danışan ve Ayzer Danga'dan oluşan kadro "Zalim Zalim - Kahpe Felek" plağını Moog ve Mellotron ağırlıklı bir düzenlemeyle kaydetti. Plaklarda synthesizerları Galip Kayıhan çalıyordu. Temmuz ayında bu plağın yayınlanmasını takiben tekrar stüdyoya giren grup ilk ihtiyari uzunçalarlarını çıkartmak üzere kayıtlara başladı. Bu kayıt döneminde yaylı ve nefesli katkısı ile yapılan “Yaralarım”ın yanısıra şarkının devriyle oynandığı "Arabam Kaldı Yolda" gibi Dostlar'ın kendisini aşma çabasının ürünü eserler kapsanmıştır. Ayrıca Haberin Var mı, Ayrılık, Adam Olmak Dile Kolay ve Bırak Beni gibi türküler de yine bu albüme ilişkin Temmuz-Kasım tarihleri arasında yapılan kayıtların ürünüdür.
Albümün kayıtlarını bitiren topluluk İsmail Erciyes tarafından düzenlenen bir turneye Salim Ağırbaş, Yeliz ve Asu Maralman ile birlikte iştirak etti.
Aralık sonunda ise grubun ilk ihtiyari albümü "Nedir? Ne Değildir?" yayınlandı. Jethro Tull'ın "This Was" albümünün dış kapaktan açılır kapaktaki kağıttan kuklalara kadar birebir taklit edildiği albüm, Akbayram'ın iddia ettiği gibi ne bir evrimi ne de devrimi kapsıyordu. Öte yandan Mahzuni sermayesi üzerinden gidilebilecek son noktayı temsil ediyordu ve grubun kendisini aşması için kullanabileceği güzel bir mihenk taşıydı. Akbayram'ı bugüne taşıyan da o albümün nihai menzil kabul edilmemiş olmasıydı.
Edip Akbayram & Dostlar, 1977 Nisanında Selda ile Tüb-Der gecesinde bir konser verdiler. Bu konserde grup, İnce İnce Bir Kar Yağar, Kolum Nerden Aldın Zinciri, Garip, Darağacı ve Mehmet Emmi gibi şarkılarını seslendirdi. Galip Kayıhan, Ayzer Danga, Cudi Koyuncu ve Mithat Danışan'dan oluşan kadro Nisan ayında "Zalim - Kahpe Felek" 45'liğini tamamlayarak dağıldı. Bu kadronunun son konseri ise Spor Sergi Sarayı'nda gerçekleşti. Cudi Koyuncu, Mithat Danışan'la birlikte Erenler adlı yeni bir grubun temellerini atarken, Galip Kayıhan da Koral Sarıtaş'ın kurduğu Marşandiz'e katılacaktı.
Dağılan Dostlar Mayıs ayında yine aynı düzende yeniden kuruldu. Kadronun tek sabit elemanı ise Ayzer Danga idi. Yeni kadroda bağlamada Mete Akkuş, gitarda İlhan İşerli, bas, yaylı tanbur ve udda ise Cengiz Öztunç yer alıyordu. Mete Akkuş, Tülay ve Ozanlar kadrosunda yer almıştı ve Pendik Halkevi kökenliydi. Cengiz Öztunç, ABC Koleji ve İstanbul Transit orkestralarında çalışmıştı. İlhan İşerli ise Mayıs ayında tamamen dağılan Erol Büyükburç ve Efsanelerin bir elemanıydı.
Mayıs ayında Turhan Yükseler ile birlikte stüdyoya giren grup Kerem Güney'in Aldırma Gönül ve Mahzuni'nin "Sen Açtın Yarayı" adlı eserlerini kaydettiler. Kerem Güney'in eseri aynı zamanda Dostlar'ın Türkü formu ve Mahzuni haricinde kaydettiği ilk eserdi. Bu plağın yayınlanması için Temmuz'un son günlerini beklemek gerekse de yayınlanması ile birlikte Edip Akbayram ile özdeşleşen bir çoksatar olarak bu bekleyişi tamamen affettirdi.
Ağustos ayında İller Bankası Tuzla Tesisleri’nde konser veren grup, İzmir Fuarı boyunca sahne aldıktan sonra, Mersin Festivali'ni de kapsayacak şekilde bir dizi konser verdi. Grubun 22-30 Ekim arasında "Kıymayın Efendiler" 45'liği için stüdyoya gireceği yazılsa da bu plak için 1978 yılını beklemek gerekecekti.
Edip Akbayram, 1978 başında Sezen Aksu, Tülay & Ozanlar ve Hale Hanzade ile birlikte Anadolu Turnesi'ne çıktı. Turneden iki gün önce İlhan İşerli'nin yerine Mustafa Sarışın gruba dahil oldu. Akbayram'ın turnesi Reyhanlı'da "Memet Emmi"'yi çalarken sağ cenahtan "komando" tabir edilen kişilerin saldırısına uğraması haricinde olumlu geçti.
Turne dönüşü Şubat ayında stüdyoya giren Akbayram, Mustafa Sarışın (elektro gitar), Mete Akkuş (saz), Cengiz Öztunç (bas) ve Ayzer Danga'ya (davul) kayıtlar esnasında Turhan Yükseler de klavyeli çalgılarda yine destek oluyordu. Topluğun bu plağında gerçekten iyi düzenlenmiş iki beste yer alıyordu. Mahzuni türkülerinden medet ummaktan vazgeçen Dostlar, Kerem Güney'in Kıymayın Efendiler'i ile Ahmet Arif'ten besteledikleri "Adiloş Bebe" ile tam anlamıyla bir aşama yapıyorlardı. Bu öylesine büyük bir aşamaydı ki plak Bip'ten çıksa Baha Boduroğlu çoktan "Bravo Edip! Yeni aşamalarını heyecenla izliyoruz." derdi.
Mart ayında yayınlanan bu plaktan sonra o dönemde konserlere alkollü olarak çıkmaya başlayan Ayzer Danga gruptan çıkarılarak Mayıs ayında yerine bir süredir Emlak Bankası'nda çalışan Nur Moray alındı.
19 Kasım'da turneye çıkan grupta bu kez Mustafa Sarışın ayrılmış yerine Ahmet Yıldızalp alınmıştı. Diğer grup elemanları ise Mete Akkuş, Nur Moray ve Cengiz Öztunç idi. Bu turnede ise Tülay ve Ozanlar (davulda bulunan Saygun Arpalı ertesi yıl Dostlar'a geçecekti.), Bilgen, Kamil Sözmez, Engin Evin ve Hale Hanzade yer alıyordu.
Bu dönemde Edip Akbayram'ın niyeti Boşu Boşuna adlı ilk bestesini "Boşu Boşuna 79" adıyla yeniden plak yapmaktı. Plağın diğer yüzünde ise "Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz" türküsü yer alacaktı. Bu plağın kayıtlarına 3 aylık turnenin ortasında başlanacaktı.
1979 yılında biten turne sonrasında Cengiz Öztunç evlenip Almanya'ya gitmek üzere, Nur Moray da müziği bırakarak gruptan ayrıldı. Bunun üzerine Mustafa Sarışın, bu kez bas gitarda gruba dönerken, davula da Ozanlar'dan Saygun Arpalı geçti. Bu kadro, stüdyoya girerek "Gidenlerin Türküsü" adlı Nazım Hikmet'ten bestelenmiş bir şarkı ve daha önce kaydetmeyi düşündükleri "Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz" türküsünü banda aldılar. Kayıtlar esnasında Uğur Dikmen klavyeli sazlarda, Mehmet Pervez de flütü ile gruba destek oldu.
Bu plak 45'lik olarak Nisan 1979'da yayınlandı. Nur Moray, Cengiz Öztunç, Ahmet Yıldızalp ve Mete Akkuş'lu kadronun dağılmadan önce kaydettiği "Çocuklar" adlı çalışma ise DEMAR tarafından yayınlanan “Çocuklarımıza” uzunçalarında yer almıştır. Bu şarkı daha sonra Akbayram'ın "1984" albümünde farklı bir düzenlemeyle yeniden yer alacaktır.
Şubat 1980'de Mustafa Sarışın'ın Türkiye'den ayrılması üzerine gruba Gündüz Ersoy girdi. Topluluk, gitarda Ahmet Yıldızalp, davulda Saygun Arpalı, basta Gündüz Ersoy, bağlamada Mete Akkuş'tan oluşuyordu. Grup, uzunçalar için çalışmalara başladığını söylese de turne ve sahne çalışmlarından dolayı beklenen albüm bir türlü yayınlanamıyordu. Temmuz ayında yeni uzunçalarlarında "Bitlis'te Beş Minare" türküsünün bulunacağını söyleyen Dostlar'ın bu ara kadrosu 1982 yılında yayınlanacak "Nice Yıllara" albümü için tek bir kayıt yapmamıştır.
12 Eylül 1980'de İzmir Fuar'ında çalışan Edip Akbayram ve Dostlar'ın işine "darbe" sonrası hemen son verildi. Fuarda işlerine son verilen diğer sanatçılar ise Halit Kıvanç, Edip Akbayram, Ali Rıza Binboğa, Işıl Yücesoy, Müjdat Gezen, Perran Kutman, Sevda Karaca, Zerrin Egeliler ve Seyfi Dursunoğlu (Huysuz Virjin) idi. Anlaşılan o ki darbe ile birlikte akılları karışan gazinocular kendilerince sakıncalı buldukları kim varsa kapıyı göstermişlerdi. Hele hele Huysuz Virjin'in işine son verilmesi, Dursunoğlu'nun "castırı castırı" diye yürüyüşünün devrimci bir muhtevaya sahip olduğu zannından ileri gelmiştir kanaatindeyim.
Darbe sonrası Edip Akbayram'ın iş bulmada ciddi zorluklar çektiğini, buna rağmen Dostlar'ı bir şekilde sürdürdüğünü belirtmeliyiz. Kasım ayında yeni bir şekil alan Dostlar'ın tek farkı Saygun Arpalı yerine 1974'de bir ara Dostlar ile çalışmış eski Ağrı Dağı Efsanesi elemanı Nadir Uygun'un katılmış olmasıydı. Nadir Uygun, Ahmet Yıldızalp, Gündüz Ersoy ve Mete Akkuş'dan oluşan bu ekip deyişlerden oluşan bir uzunçalar için kollarını sıvadılar, ancak bu uzunçalar hiçbir zaman gerçekleşmedi. Bu ekibin yayınlanan tek kaydı ise 1981'de 45'lik olarak çıkartılan "Bu Yıl Benim Yeşil Bağım Kurudu - Bugün Bizde Bayram Var" adlı plaktı.
Zamanla toparlanan ve kısmen maddi sorunları atlatan Akbayram bu kez alabildiğine genç bir grup oluşturdu. Bu yeni formatta gitar, saz, bas, davul formülü terkedilmiş; Murat Ses’ten bu yana ilk kez gruba sürekli bir klavyeci dahil edilmişti. Grupta, gitarda Adnan Ergil, basta multi enstrümentalsit Metin Özülkü, davulda eski eleman Saygun Arpalı, klavyelilerde de Mehmet Oylumlu yer
alıyordu. Bu kadro, Akbayram’ın dönüş albümü sayılan “Nice Yıllara” adlı çalışmaya imzasını attı.
Enerjik bir grup kıvamını yakalayan Dostlar, Akbayram’ın 80 sonrası kariyeri ve sanatsal biçimine esas olan sahneye de böylelikle sahip oldu. Albümde yer alan “Kibar Gelin”, “Aman Kerem”, “Hasretinle Yandı Gönlüm” gibi şarkılar 1979’dan bu yana halk ile iletişim kurabileceği bir eser ile
ortaya çıkamamış olan Akbayram’ın yeniden doğuşu gibiydi. Bu albümle birlikte Akbayram, Mahzuni haricinde de kendisine özel beste yapan bir ekibe sahip olmaya başlamıştı. Bu şekilde, kendisi beste yapmayan ama aldığı besteyi Akbayram sound’una dönüştüren bir yorumcunun doğuşuna şahit oluyoruz. Dostlar grubunun 80’li yıllarda baskın sound’u olan pop caz ise bu albüm ile birlikte ilk kez ortaya çıkmıştı.
1982 yılında Metin Özülkü’nün solo projelere girişmesi ve Erol Büyükburç ile ortak çalışmalarda bulunması nedeniyle İsmail Soyberk, grup içerisinde yerini almıştır. Öte yandan, İsmail Soyberk’in grubun sürekli basçısı olduğunu söylemek güçtür. Nitekim Soyberk grubun 1980’lerdeki tüm albümlerinde (“Nice Yıllara” hariç) müzisyen ve aranjör olarak yer almakta; ancak İstanbul harici konserlerde bulunmamaktadır. Bu nedenle gruba Anadolu konserlerinde çoğunlukla geçici müzisyenler eşlik edecekti. Bu süreç 1984 yılında kısa bir süre için Murat Töz’ün gruba katılması ile çözümlenecek olsa da söz konusu istikrarsızlık sona eremeyecekti.
1983 yılı Dostlar kadrosu ise hayli ilginç isimleri bir araya getirmektedir. Saz desteğinden vazgeçen Dostlar’da istisnai olarak yeni bir bağlamacı yer almıştır. Mustafa Budan, 1970’lerde Hop ve Yarın etiketiyle yayınlanan plaklarda yer alan ve Dün, Bugün, Yarın orkestrasının solcu plaklarda sürekli elemanı haline gelen bir isimdi. Basta ise geçici müzisyenlik konusunda konsept dışılığın bu kadarı da olur dedirten bir isim vardı: İlkin Deniz. Caz müzisyeni olan bu değerli ismin bir Anadolu pop grubunda boy göstermesi ne büyük şereftir. Klavyede gruba uzun süre hizmet edecek olan Fırat Baydar’ın ismi de yine ilk kez 1983 yılının başında geçmektedir. Grubun diğer iki elemanı ise önceki albümden yadigâr baterist Saygun Arpalı ve gitarist Adnan Ergil’dir.
Devam etmesi halinde ilginç bir sound’a gebe olacağını düşündüğüm bu kadro devam etmedi; ancak Baydar, Arpalı, Ergil’den oluşan çekirdek ekip yanlarına İsmail Soyberk’i de alarak “1984” adlı albümlerini yayınladılar. Aynı kadro benzer bir pop caz sound’u ile “1985” albümünde de yer aldı.
1986 albümü olan “Yeni Gelen Güne Türkü”de ise plak ve konser ekibinin köklü bir farklılaştırmaya tabi tutulduğunu görüyoruz. Saygun Arpalı ve İsmail Soyberk yerlerini korurken; Fırat Baydar konserlerde icraya devam etmesine rağmen yerine eski Beyaz Kelebekler elemanı Erkan Alpay dahil edildi. Gitarist ise stüdyo müzisyeni olarak bilinen Berç Yenal idi. Levent Altındağ da yine gruba
dışarıdan destek veren bir müzisyendi. Aynı dönemde (1986) sahne kadrosu ise gitarda Onur Koğacıoğlu, basta Levent Yurtseven, klavyede Fırat Baydar, davulda Saygun Arpalı’dan müteşekkildi.
Kasım 1986’da Hey dergisine röportaj veren Edip Akbayram, grubunun geçim şartlarını şu şekilde anlatıyordu: “…Klavyecim (Fırat Baydar) dışında ekstraya giden yok… Kışın benden borç alıyorlar, yazın ödüyorlar olup bitiyor. Son zamanlarda stüdyo eşlik çalışmaları da oldu.”
Dostlar kadrosu 1987 yılında ise Onur Koğacıoğlu (gitar), Engin Gürkey (davul), Fırat Baydar (klavye), Mertol Şalt (keman, tuşlu çalgılar) ve Mehmet Mustafa Bahpar’dan (bas) oluşuyordu.
1988 yılında “Özgürlük” albümü ile Onur Koğacıoğlu, Mertol Şalt ve İsmail Soyberk’i kayıtlarda yer alan elemanlar olarak görüyoruz. 1990 yılında yayınlanan “Şahdamar” ise Dostlar ibaresinin Edip Akbayram albümlerinden kalktığı bir çalışma olarak yeni bir dönemi başlatmıştır. Ancak bu yeni dönemin habercisi hiç kuşkusuz “Yeni gelen Güne Türkü” ve “ Özgürlük” albümleridir. Anadolu pop/rock sound’unun nispeten ötelendiği bu dönemde Akbayram’ın da özgün müzik olarak tabir edilen akımın etkisi altına girdiği ve bu akımla arasına koyduğu mesafenin ise zaman zaman solosunu işittiğimiz elektro gitar veya yeknesak çalınmış canlı davul ile sınırlı kaldığı görülmektedir.
”Şahdamar” sonrası dönemde Akbayram’ın Dostlar grubunu albümlerden çektiği, ancak konserlerde oluşturduğu çoğunlukla geçici mahiyetli ekipleri Dostlar ismi altında lanse ettiğini görmekteyiz. Bu anlamda, günümüzde Dostlar isim olarak var olmakla birlikte, grup olarak sona ermiştir.
Nisan ayında Dönüşüm grubunun Sayan ile sözleşme imzalaması üzerine, bu deneysel grubumuz Akbayram'ın 2. Sayan plağında eşlik orkestrası oldu. Dönüşüm eşliğinde Akbayram, "Deniz Üstü Köpürür - Dumanlı Dumanlı Bizim Eller" plağını yaptı. . Bu plağın kaydında Dönüşüm grubunda çalan Vecdi Ören'in sıkça kullandığı bas rifi -ki bu rif 1970 Berkay Oyun Havası'nda Taner Öngür tarafından bulunmuş bir riftir- bu düzenlemenin ve ileriki 2-3 yıl boyunca muhtelif Akbayram plaklarının vazgeçilmez tadı olacaktı.
Ekim ayında Akbayram, Vecdi Ören tarafından kurulan Dostlar grubu ile birleşerek grupsuzluk sıkıntısına bir nokta koydu. Bu grupta, 1969-1970 yıllarında Kabataş Erkek Lisesi kadrosunda yer alan basçı Vecdi Ören (o yıllarda en iyi basçı seçilmişti), baterist Koral Sarıtaş ve Plevne Lisesi'nde çalmış olan gitarist Galip Kayıhan yer alıyordu. Grubun Türk müziği sazlarını ise Cudi Koyuncu çalıyordu. Koyuncu, sahnede ve plakta kullandığı elektro saz ile birikte wah wah pedalı da kullanarak bir anlamda grubu diğer Anadolu Rock gruplarından ayıran bir işlev üstleniyordu. Grup, ilk plakları için Ekim sonunda stüdyoya girdi. Açıklanan ilk şarkı listesi "Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme - Gel ki" idi. "Gel ki" adlı şarkı plaktan çıkartıldı. Yerine Cudi Koyuncu'nun “Yakar İnceden” adlı bestesi koyuldu. “Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme” progresif rock anlamında oturmuş bir eserken, B yüzündeki “Yakar İnceden”, Cudi'nin wah wah’lı bağlaması, Galip'in fuzz’lı gitarı ve Vecdi'nin Berkay Oyun Havası riff’li bası ile grubun tınısının tesadüf olmadığını vurgulayan bir eserdi.
Edip Akbayram ve Dostlar, ilk konserlerini Üç Hürel ve Nilüfer ile birlikte Ankara Dedeman Sineması’nda verdi. Konserde, Boşu Boşuna, Deniz Üstü Köpürür, Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller, Bir Of Çeksem ve Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme adlı türküleri seslendirdiler. İkinci konserleri ise Kasım ayında Fitaş Sineması’nda Ersen ve Kardaşlar ile gerçekleşti. Bu konserde Boşu Boşuna, Deniz Üstü Köpürür (Galip, gitarını keman yayı ile çalarak intro yaptı), Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller (introda Cudi elektro saz çaldı ve Galip fuzz pedalıyla fırtına sesi verdi. Galip bu efekti bir sonraki plaklarında yer alan “Dağlar Dağladı Beni” adlı şarkıda uyguladı.), Bir Of Çeksem, Kara Yılan, Drama Köprüsü eserlerine yer verdiler.
Edip Akbayram ve Dostlar, 1974 yılının ilk iki ayını başta Kıbrıs olmak üzere muhtelif Türk illerinde konser vererek geçirdiler. Grubun ilk plağı, Kıbrıs'ta yılın plağı seçildi.
Akbayram'ın hızlı yükselişi zamanla grup - şarkıcı ahengini bozdu. Bunun sonucunda Mayıs sonuna doğru grup ile Akbayram arasında bir kopuş yaşandı. Bu ayrılık çok uzun sürmedi ve Edip Akbayram, Dostlar ile Haziran ortalarında yeniden birleşti. Bu sorunun kökeninde Dostlar isminin henüz Vecdi Ören'de bulunması idi. Bu sorun zamanla yeniden büyüyerek Vecdi Ören'in Ekim ayında gruptan kopması ile sonuçlandı. Kasım ayında Dostlar ismini kullanarak kendi grubunu kuran Ören, daha sonra bu isim hakkından da vazgeçerek grubun tüm haklarını Akbayram'a devredecekti.
Komando kıyafetleri ile İzmir Fuarında sahne alan Edip Akbayram & Dostlar, Ekim ayında Vecdi Ören ve Koral Sarıtaş'ın ayrılması üzerine yeniden yapılandılar. Grup bu kez parlak bir transferle Murat Ses'i gruba dahil etmişti. Murat Ses, grubun düzenlemelerinde tek isim olarak Kurtalan Ekspres'ten basçı Özkan Uğur, Ağrı Dağı Efsanesi'nden davulcu Nadir Uygun'u da beraberinde getirerek Dostlar'ı bambaşka bir müzikal anlayışa ulaştırdı.
Grup, Sayan ile mukavelesi dolduğu için Yavuz Asöcal'ın yeni şirketi Burç Plak ile anlaştı. Yedi parça üzerinde çalışan grubun sözcüsü Murat Ses yeni Dostlar formasyonunu şu şekilde özetliyordu: " Plak olarak üç çalışmamız var. Birincisi-ki ana amaç- Edip Akbayram ve Dostlar, ikinci olarak Dostlar ve üçüncü olarak solo çalışmalar yapacağız. Çalışmalarımızı bir anlamda dışarıdaki Yes-Rick Wakeman olayına benzetebiliriz. Ancak kopma diye birşey asla düşünülmez. "
Dostlar, "Kaşların Karasına - Garip"' 45'lik plağının kaydını Kasım ayında bitirdi. Plağın yayınlanması ise Aralık ayında gerçekleşti. Plakta yer alan “Garip” çalışması Murat Ses'in klavsen ve orguyla tamamen yeniden üretilmişçesine hayat bulmuş bir Mahzuni eseridir. Şarkıda başka bir gruptan kolaja gerek kalmayacak şekilde Murat Ses'in orgu ve Özkan'ın bası sayesinde arzu edilen polifoni ve groove, tamamen özgün çizgiler halinde kulaklarımızdadır.
Edip Akbayram & Dostlar, 1975 yılının Ocak ayında Yıldız Tezcan ve Yeşim ile çıktığı bir turneyi yarıda keserek İstanbul'a dönmek zorunda kaldı. Bu dönüşün müsebbibi kendilerini dolandıran menajerleri Celal Tuncel'di. Bu dolandırıcılık olayının etkisi geçmeden Dostlar'dan Murat Ses'in ayrılması üzerine grup çok geçmeden Vecdi Ören ve Koral Sarıtaş'ın katılımıyla eski kadrosuna kavuştu. Murat Ses, bu kopuş ile ilgili olarak "Aramızda müzikal anlaşmazlık var. Onlar, Deep Purple'dan Yes'ten bilinen motifleri türkülere monte etmek istiyorlar. Oysa ben montaj sanayine karşıyım." şeklinde bir açıklama yaptı.
Dostlar eski/yeni kadrosu ile Mart ayında Hey Oskarları konserinde "Kolum Nerden Aldın Zinciri" ve "Gam Üstüne Gam" şarkılarını ilk defa söylediler. Bu şarkıların plağı ise Mayıs ayında yayınlandı. Aynı ayda, Dadaşlar'dan Kılıç Danışman ve Taner Öngür Dostlar'a geçtiler. Galip Kayıhan ise Dervişan kadrosuna katıldı. Bir süre sonra davulcu Koral Sarıtaş sağlık sorunları nedeniyle davul çalmayı bırakınca yerine Ayzer Danga alındı. Ağustos ayında ise Taner Öngür ve Kılıç Danışman bu kez Dervişan'a transfer oldular. Aynı dönemde Galip Kayıhan da Dervişan'dan ayrılıncaı Dostlar, Koral Sarıtaş haricinde eski kadrosuna dönüştü.
Galip Kayıhan'ın Hollanda'dan getirdiği yeni synthesizerlar ile Dostlar grubu Ekim ayında Aşık Mahzuni'den "Affetmem Seni" ve "Darağacı" şarkılarının kayıtlarını yaptılar. Bu iki şarkının 45'lik olarak yayınlanması tasarlanırken 1976 yılında Mehmet Emmi adlı şarkı Daraağacı'nın önüne geçerek 45'liğin ikinci yüzünü dolduracaktı. Darağacı ise "Nedir Ne Değildir" uzunçalarında yayınlanacaktı.
Bu 45lik sonrası Vecdi Ören'in müziği bırakarak gruptan ayrılması üzerine yerine Avrupa'da plak dolduran Barış Manço'nun basçısı Mithat Danışan (Panço Mithat) alındı. Galip Kayıhan, Cudi Koyuncu, Mithat Danışan ve Ayzer Danga'dan oluşan kadro "Zalim Zalim - Kahpe Felek" plağını Moog ve Mellotron ağırlıklı bir düzenlemeyle kaydetti. Plaklarda synthesizerları Galip Kayıhan çalıyordu. Temmuz ayında bu plağın yayınlanmasını takiben tekrar stüdyoya giren grup ilk ihtiyari uzunçalarlarını çıkartmak üzere kayıtlara başladı. Bu kayıt döneminde yaylı ve nefesli katkısı ile yapılan “Yaralarım”ın yanısıra şarkının devriyle oynandığı "Arabam Kaldı Yolda" gibi Dostlar'ın kendisini aşma çabasının ürünü eserler kapsanmıştır. Ayrıca Haberin Var mı, Ayrılık, Adam Olmak Dile Kolay ve Bırak Beni gibi türküler de yine bu albüme ilişkin Temmuz-Kasım tarihleri arasında yapılan kayıtların ürünüdür.
Albümün kayıtlarını bitiren topluluk İsmail Erciyes tarafından düzenlenen bir turneye Salim Ağırbaş, Yeliz ve Asu Maralman ile birlikte iştirak etti.
Aralık sonunda ise grubun ilk ihtiyari albümü "Nedir? Ne Değildir?" yayınlandı. Jethro Tull'ın "This Was" albümünün dış kapaktan açılır kapaktaki kağıttan kuklalara kadar birebir taklit edildiği albüm, Akbayram'ın iddia ettiği gibi ne bir evrimi ne de devrimi kapsıyordu. Öte yandan Mahzuni sermayesi üzerinden gidilebilecek son noktayı temsil ediyordu ve grubun kendisini aşması için kullanabileceği güzel bir mihenk taşıydı. Akbayram'ı bugüne taşıyan da o albümün nihai menzil kabul edilmemiş olmasıydı.
Edip Akbayram & Dostlar, 1977 Nisanında Selda ile Tüb-Der gecesinde bir konser verdiler. Bu konserde grup, İnce İnce Bir Kar Yağar, Kolum Nerden Aldın Zinciri, Garip, Darağacı ve Mehmet Emmi gibi şarkılarını seslendirdi. Galip Kayıhan, Ayzer Danga, Cudi Koyuncu ve Mithat Danışan'dan oluşan kadro Nisan ayında "Zalim - Kahpe Felek" 45'liğini tamamlayarak dağıldı. Bu kadronunun son konseri ise Spor Sergi Sarayı'nda gerçekleşti. Cudi Koyuncu, Mithat Danışan'la birlikte Erenler adlı yeni bir grubun temellerini atarken, Galip Kayıhan da Koral Sarıtaş'ın kurduğu Marşandiz'e katılacaktı.
Dağılan Dostlar Mayıs ayında yine aynı düzende yeniden kuruldu. Kadronun tek sabit elemanı ise Ayzer Danga idi. Yeni kadroda bağlamada Mete Akkuş, gitarda İlhan İşerli, bas, yaylı tanbur ve udda ise Cengiz Öztunç yer alıyordu. Mete Akkuş, Tülay ve Ozanlar kadrosunda yer almıştı ve Pendik Halkevi kökenliydi. Cengiz Öztunç, ABC Koleji ve İstanbul Transit orkestralarında çalışmıştı. İlhan İşerli ise Mayıs ayında tamamen dağılan Erol Büyükburç ve Efsanelerin bir elemanıydı.
Mayıs ayında Turhan Yükseler ile birlikte stüdyoya giren grup Kerem Güney'in Aldırma Gönül ve Mahzuni'nin "Sen Açtın Yarayı" adlı eserlerini kaydettiler. Kerem Güney'in eseri aynı zamanda Dostlar'ın Türkü formu ve Mahzuni haricinde kaydettiği ilk eserdi. Bu plağın yayınlanması için Temmuz'un son günlerini beklemek gerekse de yayınlanması ile birlikte Edip Akbayram ile özdeşleşen bir çoksatar olarak bu bekleyişi tamamen affettirdi.
Ağustos ayında İller Bankası Tuzla Tesisleri’nde konser veren grup, İzmir Fuarı boyunca sahne aldıktan sonra, Mersin Festivali'ni de kapsayacak şekilde bir dizi konser verdi. Grubun 22-30 Ekim arasında "Kıymayın Efendiler" 45'liği için stüdyoya gireceği yazılsa da bu plak için 1978 yılını beklemek gerekecekti.
Edip Akbayram, 1978 başında Sezen Aksu, Tülay & Ozanlar ve Hale Hanzade ile birlikte Anadolu Turnesi'ne çıktı. Turneden iki gün önce İlhan İşerli'nin yerine Mustafa Sarışın gruba dahil oldu. Akbayram'ın turnesi Reyhanlı'da "Memet Emmi"'yi çalarken sağ cenahtan "komando" tabir edilen kişilerin saldırısına uğraması haricinde olumlu geçti.
Turne dönüşü Şubat ayında stüdyoya giren Akbayram, Mustafa Sarışın (elektro gitar), Mete Akkuş (saz), Cengiz Öztunç (bas) ve Ayzer Danga'ya (davul) kayıtlar esnasında Turhan Yükseler de klavyeli çalgılarda yine destek oluyordu. Topluğun bu plağında gerçekten iyi düzenlenmiş iki beste yer alıyordu. Mahzuni türkülerinden medet ummaktan vazgeçen Dostlar, Kerem Güney'in Kıymayın Efendiler'i ile Ahmet Arif'ten besteledikleri "Adiloş Bebe" ile tam anlamıyla bir aşama yapıyorlardı. Bu öylesine büyük bir aşamaydı ki plak Bip'ten çıksa Baha Boduroğlu çoktan "Bravo Edip! Yeni aşamalarını heyecenla izliyoruz." derdi.
Mart ayında yayınlanan bu plaktan sonra o dönemde konserlere alkollü olarak çıkmaya başlayan Ayzer Danga gruptan çıkarılarak Mayıs ayında yerine bir süredir Emlak Bankası'nda çalışan Nur Moray alındı.
19 Kasım'da turneye çıkan grupta bu kez Mustafa Sarışın ayrılmış yerine Ahmet Yıldızalp alınmıştı. Diğer grup elemanları ise Mete Akkuş, Nur Moray ve Cengiz Öztunç idi. Bu turnede ise Tülay ve Ozanlar (davulda bulunan Saygun Arpalı ertesi yıl Dostlar'a geçecekti.), Bilgen, Kamil Sözmez, Engin Evin ve Hale Hanzade yer alıyordu.
Bu dönemde Edip Akbayram'ın niyeti Boşu Boşuna adlı ilk bestesini "Boşu Boşuna 79" adıyla yeniden plak yapmaktı. Plağın diğer yüzünde ise "Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz" türküsü yer alacaktı. Bu plağın kayıtlarına 3 aylık turnenin ortasında başlanacaktı.
1979 yılında biten turne sonrasında Cengiz Öztunç evlenip Almanya'ya gitmek üzere, Nur Moray da müziği bırakarak gruptan ayrıldı. Bunun üzerine Mustafa Sarışın, bu kez bas gitarda gruba dönerken, davula da Ozanlar'dan Saygun Arpalı geçti. Bu kadro, stüdyoya girerek "Gidenlerin Türküsü" adlı Nazım Hikmet'ten bestelenmiş bir şarkı ve daha önce kaydetmeyi düşündükleri "Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz" türküsünü banda aldılar. Kayıtlar esnasında Uğur Dikmen klavyeli sazlarda, Mehmet Pervez de flütü ile gruba destek oldu.
Bu plak 45'lik olarak Nisan 1979'da yayınlandı. Nur Moray, Cengiz Öztunç, Ahmet Yıldızalp ve Mete Akkuş'lu kadronun dağılmadan önce kaydettiği "Çocuklar" adlı çalışma ise DEMAR tarafından yayınlanan “Çocuklarımıza” uzunçalarında yer almıştır. Bu şarkı daha sonra Akbayram'ın "1984" albümünde farklı bir düzenlemeyle yeniden yer alacaktır.
Şubat 1980'de Mustafa Sarışın'ın Türkiye'den ayrılması üzerine gruba Gündüz Ersoy girdi. Topluluk, gitarda Ahmet Yıldızalp, davulda Saygun Arpalı, basta Gündüz Ersoy, bağlamada Mete Akkuş'tan oluşuyordu. Grup, uzunçalar için çalışmalara başladığını söylese de turne ve sahne çalışmlarından dolayı beklenen albüm bir türlü yayınlanamıyordu. Temmuz ayında yeni uzunçalarlarında "Bitlis'te Beş Minare" türküsünün bulunacağını söyleyen Dostlar'ın bu ara kadrosu 1982 yılında yayınlanacak "Nice Yıllara" albümü için tek bir kayıt yapmamıştır.
12 Eylül 1980'de İzmir Fuar'ında çalışan Edip Akbayram ve Dostlar'ın işine "darbe" sonrası hemen son verildi. Fuarda işlerine son verilen diğer sanatçılar ise Halit Kıvanç, Edip Akbayram, Ali Rıza Binboğa, Işıl Yücesoy, Müjdat Gezen, Perran Kutman, Sevda Karaca, Zerrin Egeliler ve Seyfi Dursunoğlu (Huysuz Virjin) idi. Anlaşılan o ki darbe ile birlikte akılları karışan gazinocular kendilerince sakıncalı buldukları kim varsa kapıyı göstermişlerdi. Hele hele Huysuz Virjin'in işine son verilmesi, Dursunoğlu'nun "castırı castırı" diye yürüyüşünün devrimci bir muhtevaya sahip olduğu zannından ileri gelmiştir kanaatindeyim.
Darbe sonrası Edip Akbayram'ın iş bulmada ciddi zorluklar çektiğini, buna rağmen Dostlar'ı bir şekilde sürdürdüğünü belirtmeliyiz. Kasım ayında yeni bir şekil alan Dostlar'ın tek farkı Saygun Arpalı yerine 1974'de bir ara Dostlar ile çalışmış eski Ağrı Dağı Efsanesi elemanı Nadir Uygun'un katılmış olmasıydı. Nadir Uygun, Ahmet Yıldızalp, Gündüz Ersoy ve Mete Akkuş'dan oluşan bu ekip deyişlerden oluşan bir uzunçalar için kollarını sıvadılar, ancak bu uzunçalar hiçbir zaman gerçekleşmedi. Bu ekibin yayınlanan tek kaydı ise 1981'de 45'lik olarak çıkartılan "Bu Yıl Benim Yeşil Bağım Kurudu - Bugün Bizde Bayram Var" adlı plaktı.
Zamanla toparlanan ve kısmen maddi sorunları atlatan Akbayram bu kez alabildiğine genç bir grup oluşturdu. Bu yeni formatta gitar, saz, bas, davul formülü terkedilmiş; Murat Ses’ten bu yana ilk kez gruba sürekli bir klavyeci dahil edilmişti. Grupta, gitarda Adnan Ergil, basta multi enstrümentalsit Metin Özülkü, davulda eski eleman Saygun Arpalı, klavyelilerde de Mehmet Oylumlu yer
alıyordu. Bu kadro, Akbayram’ın dönüş albümü sayılan “Nice Yıllara” adlı çalışmaya imzasını attı.
Enerjik bir grup kıvamını yakalayan Dostlar, Akbayram’ın 80 sonrası kariyeri ve sanatsal biçimine esas olan sahneye de böylelikle sahip oldu. Albümde yer alan “Kibar Gelin”, “Aman Kerem”, “Hasretinle Yandı Gönlüm” gibi şarkılar 1979’dan bu yana halk ile iletişim kurabileceği bir eser ile
ortaya çıkamamış olan Akbayram’ın yeniden doğuşu gibiydi. Bu albümle birlikte Akbayram, Mahzuni haricinde de kendisine özel beste yapan bir ekibe sahip olmaya başlamıştı. Bu şekilde, kendisi beste yapmayan ama aldığı besteyi Akbayram sound’una dönüştüren bir yorumcunun doğuşuna şahit oluyoruz. Dostlar grubunun 80’li yıllarda baskın sound’u olan pop caz ise bu albüm ile birlikte ilk kez ortaya çıkmıştı.
1982 yılında Metin Özülkü’nün solo projelere girişmesi ve Erol Büyükburç ile ortak çalışmalarda bulunması nedeniyle İsmail Soyberk, grup içerisinde yerini almıştır. Öte yandan, İsmail Soyberk’in grubun sürekli basçısı olduğunu söylemek güçtür. Nitekim Soyberk grubun 1980’lerdeki tüm albümlerinde (“Nice Yıllara” hariç) müzisyen ve aranjör olarak yer almakta; ancak İstanbul harici konserlerde bulunmamaktadır. Bu nedenle gruba Anadolu konserlerinde çoğunlukla geçici müzisyenler eşlik edecekti. Bu süreç 1984 yılında kısa bir süre için Murat Töz’ün gruba katılması ile çözümlenecek olsa da söz konusu istikrarsızlık sona eremeyecekti.
1983 yılı Dostlar kadrosu ise hayli ilginç isimleri bir araya getirmektedir. Saz desteğinden vazgeçen Dostlar’da istisnai olarak yeni bir bağlamacı yer almıştır. Mustafa Budan, 1970’lerde Hop ve Yarın etiketiyle yayınlanan plaklarda yer alan ve Dün, Bugün, Yarın orkestrasının solcu plaklarda sürekli elemanı haline gelen bir isimdi. Basta ise geçici müzisyenlik konusunda konsept dışılığın bu kadarı da olur dedirten bir isim vardı: İlkin Deniz. Caz müzisyeni olan bu değerli ismin bir Anadolu pop grubunda boy göstermesi ne büyük şereftir. Klavyede gruba uzun süre hizmet edecek olan Fırat Baydar’ın ismi de yine ilk kez 1983 yılının başında geçmektedir. Grubun diğer iki elemanı ise önceki albümden yadigâr baterist Saygun Arpalı ve gitarist Adnan Ergil’dir.
Devam etmesi halinde ilginç bir sound’a gebe olacağını düşündüğüm bu kadro devam etmedi; ancak Baydar, Arpalı, Ergil’den oluşan çekirdek ekip yanlarına İsmail Soyberk’i de alarak “1984” adlı albümlerini yayınladılar. Aynı kadro benzer bir pop caz sound’u ile “1985” albümünde de yer aldı.
1986 albümü olan “Yeni Gelen Güne Türkü”de ise plak ve konser ekibinin köklü bir farklılaştırmaya tabi tutulduğunu görüyoruz. Saygun Arpalı ve İsmail Soyberk yerlerini korurken; Fırat Baydar konserlerde icraya devam etmesine rağmen yerine eski Beyaz Kelebekler elemanı Erkan Alpay dahil edildi. Gitarist ise stüdyo müzisyeni olarak bilinen Berç Yenal idi. Levent Altındağ da yine gruba
dışarıdan destek veren bir müzisyendi. Aynı dönemde (1986) sahne kadrosu ise gitarda Onur Koğacıoğlu, basta Levent Yurtseven, klavyede Fırat Baydar, davulda Saygun Arpalı’dan müteşekkildi.
Kasım 1986’da Hey dergisine röportaj veren Edip Akbayram, grubunun geçim şartlarını şu şekilde anlatıyordu: “…Klavyecim (Fırat Baydar) dışında ekstraya giden yok… Kışın benden borç alıyorlar, yazın ödüyorlar olup bitiyor. Son zamanlarda stüdyo eşlik çalışmaları da oldu.”
Dostlar kadrosu 1987 yılında ise Onur Koğacıoğlu (gitar), Engin Gürkey (davul), Fırat Baydar (klavye), Mertol Şalt (keman, tuşlu çalgılar) ve Mehmet Mustafa Bahpar’dan (bas) oluşuyordu.
1988 yılında “Özgürlük” albümü ile Onur Koğacıoğlu, Mertol Şalt ve İsmail Soyberk’i kayıtlarda yer alan elemanlar olarak görüyoruz. 1990 yılında yayınlanan “Şahdamar” ise Dostlar ibaresinin Edip Akbayram albümlerinden kalktığı bir çalışma olarak yeni bir dönemi başlatmıştır. Ancak bu yeni dönemin habercisi hiç kuşkusuz “Yeni gelen Güne Türkü” ve “ Özgürlük” albümleridir. Anadolu pop/rock sound’unun nispeten ötelendiği bu dönemde Akbayram’ın da özgün müzik olarak tabir edilen akımın etkisi altına girdiği ve bu akımla arasına koyduğu mesafenin ise zaman zaman solosunu işittiğimiz elektro gitar veya yeknesak çalınmış canlı davul ile sınırlı kaldığı görülmektedir.
”Şahdamar” sonrası dönemde Akbayram’ın Dostlar grubunu albümlerden çektiği, ancak konserlerde oluşturduğu çoğunlukla geçici mahiyetli ekipleri Dostlar ismi altında lanse ettiğini görmekteyiz. Bu anlamda, günümüzde Dostlar isim olarak var olmakla birlikte, grup olarak sona ermiştir.
1997 yılında temelleri atıldı. Galip Kayıhan, Raks müzikten prodüktör Koral Sarıtaş' ın iş birliği ile albüm kayıtlarının yapılmasını sağladı. Volkan Şanda' nın aranjörlüğünde oluşan parçalar Türk Rock müziğine yeni bir soluk getirdi. Yurt içi, Almanya ve Rusya' da bir çok TV-Radyo kanalında sıralamalarda iyi yerlere yükselen Cilveloy, Atabarı gibi şarkılar, ilk albüm için iyi bir merhaba oldu. Legal olarak yaklaşık 280.000 adet albüm satışı gerçekleşti. Destan' ın müziği davet edildiği bir çok TV programında hararetli tartışmalara sebep oldu. Bazı eleştirmenler türkülerimizin formatının bozulduğunu söylerken, albüm satışları devam etti. Michael Jackson'un da konser verdiği Gürcistan' da, stadyumda 70.000 izleyici Destanı izledi. Albüm tamamlandıktan sonra piyasaya çıkmasına 10 gün kalmışken Emre' ye guruba girmesi için teklif geldi. Ancak Emre, Hakan ile anlaşamayacağını hissederek bu teklifi geri çevirdi. Aynı teklif Burak Uçkun' a da yapıldı. Burak ilk başta kabul etmediyse de, firmanın 'sonradan gerçekleşeceğini umduğu' bir takım vaatlere inanarak olumlu cevap verdi. Ne varki, bu sözlerin yerine getirilmemesi ve Hakan ile yaşanan problemler, Burak' ın kısa bir süre sonra gurptan ayrılma kararı almasına yol açtı. Volkan Şanda ise Galip Kayıhan' ı kırmayarak 2. albümün hazırlıklarına başladı. Birinci albümün getirileri çok iyi olmuştu.
İkinci albüme de aynı formatta girilmeli ve guruba yeni bir ortak alınmalıydı. Bu isim Gür Akad olmuştu. Gür' ün Destan' a girmesi bir çok rock severi hayal kırıklığına uğratırken, bir kesim ise ' Vaay, Gür Destan' a geçmiş, demek bu gurupta iş var' şeklinde düşünmeye başlamıştı. Hakan bu albümde zorla albüme kendi bestelerinden koymak isteyerek gurubun oluşumuna ve amacına aykırı hareket etmeye başlamıştı. Ama herşeye rağmen Annem şarkısı çok beyenilmiş, ne varki rock gurubun formatına uymayan bir şarkı olmuştu.. Destan 2 albümünde bazı yalnış kararlar ve davranışlar, satış grafiğinin birden 80.000 lere düşmesine sebep oldu. Gür Hakan ile anlaşamadı ve guruptan ayrılmaya karar verdi. Hakan' ın 'dünyayı ben yarattım' şeklindeki tavırları ve gurup arkadaşlarına karşı 2. sınıf insan muamelesi yapmaya başlaması Gür' ün ardından Volkan' ın da guruptan ayırlmasına ve müthiş bir pazar yakalamışken gurubun dağılmasına sebep olmuştu. 1970 li yıllarda Edip Akbayram ve Dostlar gurubunda gitarist olan prodüktör Galip Kayıhan, kaybolmakta olan Destan pazarını yeniden yakalamayı ve yeni gurup elemanları ile Destan' ın üçüncü albümünü piyasaya çıkartmayı düşünürken, Hakan ise kendisine bir solo albüm yapmak istiyordu. Hakan' ın gerçekten güçlü ve Destan' ın formatına uygun bir sesi vardı. Galip Kayıhan bunu kaybetmek istemedi ve Hakan' ın albümüne başlamaya karar verdi. Aranjör olarak Volkan Şanda' yı düşünse de Volkan, Hakan ile bir çalışma yapmayı reddetmişti. Bunun üzerine Emre Önbayraktar ile temasa geçerek Hakan' ın solo albümü için çalışmalara başladılar. Anacak stüdyo kayıtları sırasında günler geçtikçe, Hakan' ın besteleri ve yayımladığı enerji ile bu işin olamayacağı ortaya çıktı ve bu işin bir -gurup işi- olması gerektiği kendisine anlatılmaya çalışıldı. Ancak Nuh deyip Peygamber demeyen Hakan, sonunda solo albüm repertuarını tamamladı.
Firma ile büyük tartışmalara giren Hakan, geç te olsa gurup kurulması gerektiğine ikna edildi. Edip Akbayram ve Dostlar gurubundan Cudi Koyuncu' nun bestesi olan ' Ben ölürsem' adlı şarkı repertuara alındı. Yine 70 li yıllardan kulaklara yerleşmiş olan 'Para Para' ve Alpay' ın söylediği 'Aşk Böyledir' şarkıları repertuarı biraz olsun toparlamıştı. Ne varki asıl sorun artık başkaydı. Solo albüm için yapılan aranjmanlar, Gurup görüntüsü ile seslendirilince ortaya komik bir durum çıkacaktı. Emre bunu dile getirdiğinde bunun çok önemli olmayacağını savundular. Emre' ye göre müzikal açıdan bu bir solo albüm olarak kalmalıydı. Ama firmanın baskıları ile ortaya zorlama bir gurup çıkartıldı. Büyük tartışmalardan ve yaşananlardan sonra gönülsüz bir şekilde guruba katılmak zorunda kalan Emre, promosyon süreci bitinceye kadar tezkere sayar gibi günleri saymaya başlamıştı. Sakin bir mizacı olan Arda Kayıhan ise zaman zaman halinden memnun, zaman zaman şikayetçi tavırlarını ortaya koyarak gurup içindeki anlaşmazlığın sinyallerini vermeye başlamıştı. Böyle bir sinerji ile ortaya çıkan Destan 3 albümü düşmekte olan tirajını 20.000 lere kadar aşağıya çekti.Sanki herşey mükemmel gidiyormuş gibi birçok röportaj ve TV programlarında Hakan' ın bazı prodüktörler ile ilgili dile getirdiği sözler, albümün dağıtımına da sekte vurulmasına ve harcanan onca emeğin boşa gitmesine sebep olmuştu...
İkinci albüme de aynı formatta girilmeli ve guruba yeni bir ortak alınmalıydı. Bu isim Gür Akad olmuştu. Gür' ün Destan' a girmesi bir çok rock severi hayal kırıklığına uğratırken, bir kesim ise ' Vaay, Gür Destan' a geçmiş, demek bu gurupta iş var' şeklinde düşünmeye başlamıştı. Hakan bu albümde zorla albüme kendi bestelerinden koymak isteyerek gurubun oluşumuna ve amacına aykırı hareket etmeye başlamıştı. Ama herşeye rağmen Annem şarkısı çok beyenilmiş, ne varki rock gurubun formatına uymayan bir şarkı olmuştu.. Destan 2 albümünde bazı yalnış kararlar ve davranışlar, satış grafiğinin birden 80.000 lere düşmesine sebep oldu. Gür Hakan ile anlaşamadı ve guruptan ayrılmaya karar verdi. Hakan' ın 'dünyayı ben yarattım' şeklindeki tavırları ve gurup arkadaşlarına karşı 2. sınıf insan muamelesi yapmaya başlaması Gür' ün ardından Volkan' ın da guruptan ayırlmasına ve müthiş bir pazar yakalamışken gurubun dağılmasına sebep olmuştu. 1970 li yıllarda Edip Akbayram ve Dostlar gurubunda gitarist olan prodüktör Galip Kayıhan, kaybolmakta olan Destan pazarını yeniden yakalamayı ve yeni gurup elemanları ile Destan' ın üçüncü albümünü piyasaya çıkartmayı düşünürken, Hakan ise kendisine bir solo albüm yapmak istiyordu. Hakan' ın gerçekten güçlü ve Destan' ın formatına uygun bir sesi vardı. Galip Kayıhan bunu kaybetmek istemedi ve Hakan' ın albümüne başlamaya karar verdi. Aranjör olarak Volkan Şanda' yı düşünse de Volkan, Hakan ile bir çalışma yapmayı reddetmişti. Bunun üzerine Emre Önbayraktar ile temasa geçerek Hakan' ın solo albümü için çalışmalara başladılar. Anacak stüdyo kayıtları sırasında günler geçtikçe, Hakan' ın besteleri ve yayımladığı enerji ile bu işin olamayacağı ortaya çıktı ve bu işin bir -gurup işi- olması gerektiği kendisine anlatılmaya çalışıldı. Ancak Nuh deyip Peygamber demeyen Hakan, sonunda solo albüm repertuarını tamamladı.
Firma ile büyük tartışmalara giren Hakan, geç te olsa gurup kurulması gerektiğine ikna edildi. Edip Akbayram ve Dostlar gurubundan Cudi Koyuncu' nun bestesi olan ' Ben ölürsem' adlı şarkı repertuara alındı. Yine 70 li yıllardan kulaklara yerleşmiş olan 'Para Para' ve Alpay' ın söylediği 'Aşk Böyledir' şarkıları repertuarı biraz olsun toparlamıştı. Ne varki asıl sorun artık başkaydı. Solo albüm için yapılan aranjmanlar, Gurup görüntüsü ile seslendirilince ortaya komik bir durum çıkacaktı. Emre bunu dile getirdiğinde bunun çok önemli olmayacağını savundular. Emre' ye göre müzikal açıdan bu bir solo albüm olarak kalmalıydı. Ama firmanın baskıları ile ortaya zorlama bir gurup çıkartıldı. Büyük tartışmalardan ve yaşananlardan sonra gönülsüz bir şekilde guruba katılmak zorunda kalan Emre, promosyon süreci bitinceye kadar tezkere sayar gibi günleri saymaya başlamıştı. Sakin bir mizacı olan Arda Kayıhan ise zaman zaman halinden memnun, zaman zaman şikayetçi tavırlarını ortaya koyarak gurup içindeki anlaşmazlığın sinyallerini vermeye başlamıştı. Böyle bir sinerji ile ortaya çıkan Destan 3 albümü düşmekte olan tirajını 20.000 lere kadar aşağıya çekti.Sanki herşey mükemmel gidiyormuş gibi birçok röportaj ve TV programlarında Hakan' ın bazı prodüktörler ile ilgili dile getirdiği sözler, albümün dağıtımına da sekte vurulmasına ve harcanan onca emeğin boşa gitmesine sebep olmuştu...
Adını grubun iki solisti, Asrın Tuncer ve Ferit Tuncer’in başharflerinden alan AF, 1990 yılında kuruldu. Grubun dört kişilik ilk kadrosunda yer alan diğer iki isim; Emre Irmak ve Barış Yıldırım oldu. Uzun yıllar rock barlarda sahne alan grup ilk albümünü 1996 yılında çıkardı. Bu albümün ardından Emre Irmak ve Barış Yıldırım’ın gruptan ayrılması ve Levent Atlıer, Berk Evren, Murat Bekin, Serkan Özgen’in katılmasıyla sahne performanslarını güçlendirdiler.
Af Grubu 1995 yılında kuruldu.
1996 yılında kendi adlarını taşıyan ilk albümleri Af I` i yayınladılar. Bu albümde yer alan Kızancıklar ve diğer parçalara çekilen klipler, tüm kanallarda yayınlandı ve bu şarkılar uzun bir süre müzik severlerin dillerinden düşmedi
Albüm sonrası tüm Türkiye`yi kapsayan bir turneye çıktılar
1997 yılında ikinci albümleri Af II` yi yayınladılar.Bu albümde yer alan; söz ve müziği Barış Manço`ya ait Evelallah adlı şarkıya çekilen klip ile Kral TV Müzik Ödüllerinde en iyi grup ödülünü aldılar.
1998 yılında kişisel anlaşmazlıklar sebebiyle grup üyeleri yollarını ayırmaya karar verdiler.
Geçen süre içerisinde vatani görevini yerine getiren Ferit Tunçer Murat Ezber ile grubu yeniden kurma kararı aldı ve 4 yıllık bir çalışma döneminden sonra 46:19 adlı albüm 2004 yılının Temmuz ayında "Yarının Anıları" adının taşıyan şarkının klibi ile piyasaya çıktı.
Af Grubu 1995 yılında kuruldu.
1996 yılında kendi adlarını taşıyan ilk albümleri Af I` i yayınladılar. Bu albümde yer alan Kızancıklar ve diğer parçalara çekilen klipler, tüm kanallarda yayınlandı ve bu şarkılar uzun bir süre müzik severlerin dillerinden düşmedi
Albüm sonrası tüm Türkiye`yi kapsayan bir turneye çıktılar
1997 yılında ikinci albümleri Af II` yi yayınladılar.Bu albümde yer alan; söz ve müziği Barış Manço`ya ait Evelallah adlı şarkıya çekilen klip ile Kral TV Müzik Ödüllerinde en iyi grup ödülünü aldılar.
1998 yılında kişisel anlaşmazlıklar sebebiyle grup üyeleri yollarını ayırmaya karar verdiler.
Geçen süre içerisinde vatani görevini yerine getiren Ferit Tunçer Murat Ezber ile grubu yeniden kurma kararı aldı ve 4 yıllık bir çalışma döneminden sonra 46:19 adlı albüm 2004 yılının Temmuz ayında "Yarının Anıları" adının taşıyan şarkının klibi ile piyasaya çıktı.
Ali Altay müzik piyasasına 9 yaşında ilkokul öğretmeninin keşfiyle merhaba dedi. Henüz 5. sınıfta iken Çigan Orkestra'sında vurmalı çalgılarla gruba eşlik etti. Kendisinden yaşla hayli büyük olan müzisyenlerin arasında, usta-çırak ilişkisiyle müziği öğrenmeye çalıştı. 13 yaşına geldiğinde sesini kullanmasıyla da dikkatleri üzerine çekti ve davul çalıp, şarkı söylemeye başladı. Bu arada birçok sanatçıya gerek davulcu, gerek back vocal olarak eşlik etti. 20 yaşında askere gitmesiyle kendisine yine müzisyenlik görevi verildi. Askerlik dönüşü bir süre ustalarından öğrendiklerini öğrencileri ile paylaştı. Bu süreçten sonra benimsediği, yapmak istediği müzik için kendi grubunu kurup solist olarak müzik hayatına devam etti. Bu arada Akdeniz Bölgesi'nde çok sayıda festival ve özel organizasyona davet edilerek konser verdi. Müziği ve yorumuyla daha büyük kitlelere ulaşmak isteği ile 1999 'da istanbul'a geldi. Olmaz mı adını taşıyan müzik albümü ile müzik dünyasında yerini korumaya devam ediyor.
14 şubat 2001 galatasaray deportivo maçı
21 eylül 1999 ac milan galatasaray maçı
11 mart 2004 gençlerbirliği valencia maçı
19 eylül 2000 beşiktaş barcelona maçı
3 kasım 1999 galatasaray milan maçı
21 kasım 2000 ac milan galatasaray maçı
12 aralık 2002 olympique lyon denizlispor maçı
15 mayıs 1994 dç karabükspor zeytinburnuspor maçı
3 kasım 1999 galatasaray milan maçı
20 şubat 2002 liverpool galatasaray maçı
26 şubat 2004 parma gençlerbirliği maçı
22 kasım 1994 trabzonspor ss lazio maçı
21 nisan 2001 fenerbahçe gaziantepspor maçı
19 nisan 1996 trabzonspor vanspor maçı
26 şubat 2002 galatasaray liverpool maçı
23 kasım 1994 galatasaray barcelona maçı
1 kasım 1994 aston villa trabzonspor maçı
2 nisan 2005 ankaragücü sakaryaspor maçı
13 ekim 1995 bursaspor ankaragücü maçı
2 ağustos 1995 bursaspor karlsruher maçı
20 kasım 1993 beşiktaş trabzonspor maçı
5 aralık 2001 barcelona galatasaray maçı
20 ekim 1993 manchester united galatasaray maçı
18 ekim 1994 trabzonspor aston villa maçı
20 nisan 2000 leeds united galatasaray maçı
28 eylül 1994 galatasaray manchester united maçı
16 mart 2000 real mallorca galatasaray maçı
27 kasım 2003 sporting lizbon gençlerbirliği maçı
28 kasım 2002 denizlispor olympique lyon maçı
17 eylül 1997 galatasaray borussia dortmund maçı
13 ağustos 1997 fc sion galatasaray maçı
21 mayıs 1995 galatasaray zeytinburnuspor maçı
3 ekim 2002 fc lorient denizlispor maçı
3 mart 2004 gençlerbirliği parma maçı
2 aralık 1998 galatasaray juventus maçı
1 ağustos 2001 vllaznia galatasaray maçı
20 şubat 2003 porto denizlispor maçı
3 mart 2004 roma gaziantepspor maçı
1 mart 1998 trabzonspor gençlerbirliği maçı
17 nisan 2005 fenerbahçe beşiktaş maçı
19 ağustos 2000 galatasaray erzurumspor maçı
14 kasım 2002 denizlispor sparta prag maçı
25 mart 2004 valencia gençlerbirliği maçı
15 mayıs 1994 galatasaray bursaspor maçı
5 mayıs 1996 trabzonspor fenerbahçe maçı
26 şubat 2004 gaziantepspor roma maçı
26 mart 2000 galatasaray fenerbahçe maçı
21 eylül 1999 ac milan galatasaray maçı
11 mart 2004 gençlerbirliği valencia maçı
19 eylül 2000 beşiktaş barcelona maçı
3 kasım 1999 galatasaray milan maçı
21 kasım 2000 ac milan galatasaray maçı
12 aralık 2002 olympique lyon denizlispor maçı
15 mayıs 1994 dç karabükspor zeytinburnuspor maçı
3 kasım 1999 galatasaray milan maçı
20 şubat 2002 liverpool galatasaray maçı
26 şubat 2004 parma gençlerbirliği maçı
22 kasım 1994 trabzonspor ss lazio maçı
21 nisan 2001 fenerbahçe gaziantepspor maçı
19 nisan 1996 trabzonspor vanspor maçı
26 şubat 2002 galatasaray liverpool maçı
23 kasım 1994 galatasaray barcelona maçı
1 kasım 1994 aston villa trabzonspor maçı
2 nisan 2005 ankaragücü sakaryaspor maçı
13 ekim 1995 bursaspor ankaragücü maçı
2 ağustos 1995 bursaspor karlsruher maçı
20 kasım 1993 beşiktaş trabzonspor maçı
5 aralık 2001 barcelona galatasaray maçı
20 ekim 1993 manchester united galatasaray maçı
18 ekim 1994 trabzonspor aston villa maçı
20 nisan 2000 leeds united galatasaray maçı
28 eylül 1994 galatasaray manchester united maçı
16 mart 2000 real mallorca galatasaray maçı
27 kasım 2003 sporting lizbon gençlerbirliği maçı
28 kasım 2002 denizlispor olympique lyon maçı
17 eylül 1997 galatasaray borussia dortmund maçı
13 ağustos 1997 fc sion galatasaray maçı
21 mayıs 1995 galatasaray zeytinburnuspor maçı
3 ekim 2002 fc lorient denizlispor maçı
3 mart 2004 gençlerbirliği parma maçı
2 aralık 1998 galatasaray juventus maçı
1 ağustos 2001 vllaznia galatasaray maçı
20 şubat 2003 porto denizlispor maçı
3 mart 2004 roma gaziantepspor maçı
1 mart 1998 trabzonspor gençlerbirliği maçı
17 nisan 2005 fenerbahçe beşiktaş maçı
19 ağustos 2000 galatasaray erzurumspor maçı
14 kasım 2002 denizlispor sparta prag maçı
25 mart 2004 valencia gençlerbirliği maçı
15 mayıs 1994 galatasaray bursaspor maçı
5 mayıs 1996 trabzonspor fenerbahçe maçı
26 şubat 2004 gaziantepspor roma maçı
26 mart 2000 galatasaray fenerbahçe maçı
Bomberman
Buggy Boy
Contra Force
Donkey Kong
Ghost Buster
IK+
International Karate
Last Ninja
Leaderboard Golf
Maniac Mansion
Mortal Kombat
Mustapha
Pacman
Street Fighter
Super Mario
Tank
Turrican
Winter Games
Buggy Boy
Contra Force
Donkey Kong
Ghost Buster
IK+
International Karate
Last Ninja
Leaderboard Golf
Maniac Mansion
Mortal Kombat
Mustapha
Pacman
Street Fighter
Super Mario
Tank
Turrican
Winter Games
Akşam Gazeteleri
Askeri Devriyeler
At Arabalı Zerzevatçılar
Bagajı Üzerinde Otobüsler
Bakkallarda Benzin Satışı
Bankerler
Beklemeli Telefon Görüşmeleri
Bit Salgınları
Camilerde Karşılıklı Çifte Ezan
Civciv Be
Cumartesi Eğitim Öğretim
Davlumbazlar
Ebüveee Araba Kornaları
El Arabalı Çöpçüler
Gaziler
Gece Bekçileri
Kartpostal Atmak
Minibüs Muavinleri
Okunmuş Gazete Okuyanlar
Şarkı Sözü Satanlar
Yarım Ekmek Satışı
Askeri Devriyeler
At Arabalı Zerzevatçılar
Bagajı Üzerinde Otobüsler
Bakkallarda Benzin Satışı
Bankerler
Beklemeli Telefon Görüşmeleri
Bit Salgınları
Camilerde Karşılıklı Çifte Ezan
Civciv Be
Cumartesi Eğitim Öğretim
Davlumbazlar
Ebüveee Araba Kornaları
El Arabalı Çöpçüler
Gaziler
Gece Bekçileri
Kartpostal Atmak
Minibüs Muavinleri
Okunmuş Gazete Okuyanlar
Şarkı Sözü Satanlar
Yarım Ekmek Satışı
Abaküs
Ağlayan Çocuk Resmi
Alüminyum Sürahi
Amerikan Dolmuşlar
Araba Örtüleri
Atlı Balya Makinaları
Bakkal ve Kasap Kapılarındaki Sineklikler
Banka Kumbaraları
Banyo Kazanları
Betamax/VHS Kaset Sarıcısı
Briyantin
Büfe
Casio Saatler
Cep Fotoromanları
Commodore 64
Çağrı Cihazı
Çamur Temizleme Demiri
Çay Bardağı Mandalları
Çevirmeli Elektrik Düğmeleri
Çinko Taslar
Çiti Deterjan
Daltilo
Damalı Taksiler
Dantel İşlemeler
Deniz Yatakları - Simit - Şamrel
Dibek
Divan
Duvar Halıları
Düğme Kutusu
Dört Renkli Tükenmez Kalem
El Radyoları
Eva Çamaşır Makinesi
Fare Kapanı
Gaz Lambasi
Gaz Sobaları
Gırgır
Grepon Kağıdı
Gripin
Guguklu Saat
Hatıra Defteri
Hayvan Postundan Paspas
İskelet Anahtarlık
Jeton
Jetonlu Telefon Kulübeleri
Kaplanlı Battaniye
Kasnak
Kesekağıdı
Kızılay-Yeşilay-Çocuk Esirgeme K. Yardım Zarfları
Kibritlikler
Kumandasız Televizyonlar
Kumaş Mendiller
Kuzine
Madeni Su Kovası
Makrameler
Mavi Tuvalet Kağıdı
Meç Spreyi
Melamin Tabak - Çanak
Televizyon Dolapları
Motosiklet Kabinleri
Muşamba
Mürekkep Hokkası - Divit Kalem
Naftalin
Plaklar
Regülatör
Saatli Maarif Takvimi
Tahta Cetvel
Tahta Kalem Kutusu
Tahta Mandallar
Teyp
Troleybüs
Tulumba
Veresiye Satan - Peşin Satan
Yazı Fasulyeleri
Yer Yatağı
Walkman
Ağlayan Çocuk Resmi
Alüminyum Sürahi
Amerikan Dolmuşlar
Araba Örtüleri
Atlı Balya Makinaları
Bakkal ve Kasap Kapılarındaki Sineklikler
Banka Kumbaraları
Banyo Kazanları
Betamax/VHS Kaset Sarıcısı
Briyantin
Büfe
Casio Saatler
Cep Fotoromanları
Commodore 64
Çağrı Cihazı
Çamur Temizleme Demiri
Çay Bardağı Mandalları
Çevirmeli Elektrik Düğmeleri
Çinko Taslar
Çiti Deterjan
Daltilo
Damalı Taksiler
Dantel İşlemeler
Deniz Yatakları - Simit - Şamrel
Dibek
Divan
Duvar Halıları
Düğme Kutusu
Dört Renkli Tükenmez Kalem
El Radyoları
Eva Çamaşır Makinesi
Fare Kapanı
Gaz Lambasi
Gaz Sobaları
Gırgır
Grepon Kağıdı
Gripin
Guguklu Saat
Hatıra Defteri
Hayvan Postundan Paspas
İskelet Anahtarlık
Jeton
Jetonlu Telefon Kulübeleri
Kaplanlı Battaniye
Kasnak
Kesekağıdı
Kızılay-Yeşilay-Çocuk Esirgeme K. Yardım Zarfları
Kibritlikler
Kumandasız Televizyonlar
Kumaş Mendiller
Kuzine
Madeni Su Kovası
Makrameler
Mavi Tuvalet Kağıdı
Meç Spreyi
Melamin Tabak - Çanak
Televizyon Dolapları
Motosiklet Kabinleri
Muşamba
Mürekkep Hokkası - Divit Kalem
Naftalin
Plaklar
Regülatör
Saatli Maarif Takvimi
Tahta Cetvel
Tahta Kalem Kutusu
Tahta Mandallar
Teyp
Troleybüs
Tulumba
Veresiye Satan - Peşin Satan
Yazı Fasulyeleri
Yer Yatağı
Walkman
0.5 Kalem Borusu
Abaküs
Cam Macunu
Çatapat / Çıtıpıtı
Çınçın
Çim Adam
Düdüklü Balon
Eklemli Yılan
Frizbi
Futbolcu Çıkartmaları
Futbolcu Kartları
Fırdöndü
Döndürgeç
Game & Watch
Hulahup
Laklak
Langırt
Lego
Majorette ve Matchbox Arabalar
Mantar Tabancası
Misket
Plastik Fincan Takımları
Plastik Askerler
Sabır Küpü
Sallanan At
Sapan
Seyyar Salıncak
Solo Test
Şebnem Bebekler
Teneke Arabalar
Topaç
Uçan Pervane
Vampir Dişi
Abaküs
Cam Macunu
Çatapat / Çıtıpıtı
Çınçın
Çim Adam
Düdüklü Balon
Eklemli Yılan
Frizbi
Futbolcu Çıkartmaları
Futbolcu Kartları
Fırdöndü
Döndürgeç
Game & Watch
Hulahup
Laklak
Langırt
Lego
Majorette ve Matchbox Arabalar
Mantar Tabancası
Misket
Plastik Fincan Takımları
Plastik Askerler
Sabır Küpü
Sallanan At
Sapan
Seyyar Salıncak
Solo Test
Şebnem Bebekler
Teneke Arabalar
Topaç
Uçan Pervane
Vampir Dişi
Adam Asmaca
Aklından Sayı Tutmaca
Akşam Ebesi
Amiral Battı
Aldım Verdim Ben Seni Yendim
Ali Baba saatin kaç?
Ayakkabı Topuğunda Kibrit Yakma
Beştaş
Bilek Güreşi
Bir İki Üç Tıp
Birdir Bir
Çelik Çomak
Cız
Çivi Maçı
ansa avet
eve Cüce
El Üstünde Kimin Eli Var
Evcilik
Gol Atan Kaleye
Gölge Kovalamacası
Hayvan Bitki
Hepsi Benim
Hırsız Polis
İstop
Japon Kale Maç
Kim? Kiminle? Ne Zaman? Nerede? Ne Yapıyor?
Kör Ebe
Köşe Kapmaca
Kulaktan Kulağa
Kuka
Kutu Kutu Pense
Mahalle Maçları
Mendil Kapmaca
Nerdeyim Bilin Bakalım?
Nesi Var?
oktorculuk
Papaz Kaçtı
Saklambaç
Seksek
Sos
Şişe Çevirmece
Taş Sektirmece
Tek Vuruş
Trencilik
Uzun Eşek
Yağ Satarım Bal Satarım
Yağlı Kayış
Yakan Top
Yerden Yüksek
Zıldır Zımba
9 Aylık
Aklından Sayı Tutmaca
Akşam Ebesi
Amiral Battı
Aldım Verdim Ben Seni Yendim
Ali Baba saatin kaç?
Ayakkabı Topuğunda Kibrit Yakma
Beştaş
Bilek Güreşi
Bir İki Üç Tıp
Birdir Bir
Çelik Çomak
Cız
Çivi Maçı
ansa avet
eve Cüce
El Üstünde Kimin Eli Var
Evcilik
Gol Atan Kaleye
Gölge Kovalamacası
Hayvan Bitki
Hepsi Benim
Hırsız Polis
İstop
Japon Kale Maç
Kim? Kiminle? Ne Zaman? Nerede? Ne Yapıyor?
Kör Ebe
Köşe Kapmaca
Kulaktan Kulağa
Kuka
Kutu Kutu Pense
Mahalle Maçları
Mendil Kapmaca
Nerdeyim Bilin Bakalım?
Nesi Var?
oktorculuk
Papaz Kaçtı
Saklambaç
Seksek
Sos
Şişe Çevirmece
Taş Sektirmece
Tek Vuruş
Trencilik
Uzun Eşek
Yağ Satarım Bal Satarım
Yağlı Kayış
Yakan Top
Yerden Yüksek
Zıldır Zımba
9 Aylık
1946 doğumlu Ünol Büyükgönenç Kardaşla kurulana dek çeşitli dans müziği ve hafif müzik orkestralarında çalıştı. 1969'dan 1972'ye dek süren Cem Karaca-Kardaşlar, 1972-1974 arası süren Ersen-Kardaşlar dönemlerinde Kardaşlar müziğinin beyin adamı oldu. Grup, Ersen ile işbirliğini sona erdirmesini takiben kısa bir süre sonra dağılma kararı aldı (1974 Şubat). Büyükgönenç gruptan ayrıldıktan sonra Dervişan'a geçti ancak grup kurucusu olmasına rağmen kısa bir süre sonra ayrıldı ve Amerika'ya gitti. Pan-Am şirketinin eskiz dairesinde görev almak için gittiği Amerika'dan birkaç ay sonra dönen Büyükgönenç, 1974 Aralık'ında diğer Kardaşlar elemanlarıyla beraber Fikret Hakan'ın "Löberde" 45'liğinin kaydında yer aldı. Bu başarılı plaktan sonra Büyükgönenç'in sesi 1977'ye kadar pek duyulmadı. 1977 Mayıs'ında Dervişan'ın eşliğinde CHP için yaptığı "Yeni Bir Türkiye" 45'liğinden sonra Büyükgönenç'in 1979'daki atağı gerçekten başarılı oldu: Saklambaç gazetesinin 1979 senesinde düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında "Dışarıda Kar Yağıyor" adlı parçasıyla birinci oldu. Parça, yarışma başarısının yanısıra yurt çapında bir hit oldu. 1980 sonrasında çalışmalarına 70'lerdeki sıklıkla olmasa da devam etti. 80'lerde pandomim gösterisiyle desteklediği ilginç konserlerle dikkat çekti. Bu döneme ait en önemli çalışmalarını, Nazım Hikmet'in şiirlerini bestelediği "Bu konuda kariyer kasetim" diye nitelendirdiği "Güzel Günler Göreceğiz" albümünde topladı. O günden beri konser çalışmalarını minimuma indiren Büyükgönenç, halen besteciliğe devam ediyor.
Yaratıcılığın yüceliğine inanmış üç kardeş... Onur, Haldun ve Feridun Hürel... Kısaca 3 Hürel...
Henüz ilk gençlik yıllarında içlerine, yüreklerinin gizli kalmış kuytularına bir kor gibi düşen sanat ateşinin dürtüsüyle inanılmaz serüvenlerle dolu bir yolculuğa çıktılar. 1966 yılında ilk gruplarını kurdular: "İstanbul Dörtlüsü"
Daha sonra, üç kardeş kendileri aralarında bir grup kurmaya hazırlanırlar ve Haldun trampet (vurmalı sazları), Onur absgitar ve Feridun gitar çalacak şekilde bir iş bölümü yaparlar. Fakat, sürekli grup değiştirmek zorunda kalırlar, değişik kişilerle birlikte çalarlar çünkü henüz lisededirler ve bir gitarları yoktur.
1970 yılında ilk 45'likleri 'Ve Ölüm / Şeytan Bunun Neresinde' yayınlanır, bu ilk plak yollarının da açılması demektir. Bu plak tutulunca ardı sıra 45'likler yayınlanmaya başlar.
1972 gelindiğinde artık iyice kendini tanıtan grup çalışmalarının meyvesini görür: Üç Hürel artık grup listelerinde bir numaradır.
Daha sonra 45'liklerdeki parçalarını topladıkları longplay Türkiye'nin ilk Altın Long Play' ödülünü alır. Grup artık listelerin değişmez birincisidir ta ki 1975'te Onur'un kısa dönem askerliği, 1977'de ise Haldun ve Feridun'un askere gitmesi ile müziğe iki yıl ara vermek zorunda kalırlar. Bu süre içerisinde müzik piyasasında kaset furyası ortaya çıkmıştır ve birçok firma iflasa sürüklenir.
Grup askerden dönünce bu olumsuzluklardan etkilenirler ve o dönemin modası olan gazinolarda sahne almak yerine, çizgilerinden ödün vermemek adına sahneyi bırakmaya karar verirler.
3 Hürel'i bütün Türk gruplarindan ayiran en önemli özellik, sadece kendi beste ve sözlerini çalip söyleyen ilk grup olusudur. 3 Hürel, herhangi bir yabanci besteyi kullanmadi. Türkülerden uyarlama, düzenleme yapmadi. 3 Hürel'in müziginde 3 karakteristik özellikten söz etmek mümkündür:
1-) 3 Hürel, özellikle ritmleriyle özgünlesti. Anadolu'nun ritmlerinden yola çikarak çok degisik sentezlere ulasti. Haldun Hürel özel olarak, degisik tonlarda, büyük ölçekli darbukalar yaptirdi, bunlari bateriyle birlestirerek yeni bir vurmali çalgilar grubu üretti. Ayrica tef, kasik, köy davulu, çan, bongo gibi sazlari da kullandi.
2-) Feridun Hürel de dünyada ilk kez, dogu kültürünün bir enstrümaniyla (baglama), bati kültürünün bir enstrümanini (elektro gitar) ayni gövdede birlestirerek çift sapli "elektro saz-gitar"i üretti. Bu enstrümanla yeni ve farkli bir saz tinisi elde etmenin yani sira, konserlerde ayni parçada hem saz, hem de gitari kullanma kolayligi sagladi. Anadolu ritm ve ezgileri, Haldun'un vurmali sazlari ve Feridun'un saz-gitari, 3 Hürel'in soundunun karakteristik ögelerini olusturdu.
3-) 3 Hürel, sarki sözlerinde de genellikle ask acisi, ayrilik, ölüm gibi hüzünlü temalari isledi. Besteler, bir iki istisna disinda hep minör tonlarda yazildi. Feridun Hürel bu konuda; "Sanat için ya da halk için degil, kendim için, kendi duygularimi anlatmak, aktarmak için sarkilar yazdim. Genellikle üzgün ve kirgin oldugum zamanlarda beste yapmak geliyordu içimden. Bu yüzden de sarkilarimin konulari hep hüzünlü ve aci oldu..." yorumunu yapmaktadir.
"Efsane...Yeniden". Son yıllarda eski tüfek sanatçıların tekrar müziğe dönmesi grupta da böyle bir dönüşü gündeme getirir. Fakat, Feridun buna karşıdır, ona göre efsane olduğu gibi kalmalı, onlara dokunulmamalıdır. Haluk Levent'e verdikleri 'Sevenler Ağlarmış' adlı parçanın çok sevilmesi ve Ada Müzik'in kendilerine Diskotür'ü satın aldığını ve yeniden onlarla çalışmak istediğini söylemesi Üç Hürel'in görüşlerini değiştirmesine neden olur. Böylece "Efsane...Yeniden" albümü çıkar.
Henüz ilk gençlik yıllarında içlerine, yüreklerinin gizli kalmış kuytularına bir kor gibi düşen sanat ateşinin dürtüsüyle inanılmaz serüvenlerle dolu bir yolculuğa çıktılar. 1966 yılında ilk gruplarını kurdular: "İstanbul Dörtlüsü"
Daha sonra, üç kardeş kendileri aralarında bir grup kurmaya hazırlanırlar ve Haldun trampet (vurmalı sazları), Onur absgitar ve Feridun gitar çalacak şekilde bir iş bölümü yaparlar. Fakat, sürekli grup değiştirmek zorunda kalırlar, değişik kişilerle birlikte çalarlar çünkü henüz lisededirler ve bir gitarları yoktur.
1970 yılında ilk 45'likleri 'Ve Ölüm / Şeytan Bunun Neresinde' yayınlanır, bu ilk plak yollarının da açılması demektir. Bu plak tutulunca ardı sıra 45'likler yayınlanmaya başlar.
1972 gelindiğinde artık iyice kendini tanıtan grup çalışmalarının meyvesini görür: Üç Hürel artık grup listelerinde bir numaradır.
Daha sonra 45'liklerdeki parçalarını topladıkları longplay Türkiye'nin ilk Altın Long Play' ödülünü alır. Grup artık listelerin değişmez birincisidir ta ki 1975'te Onur'un kısa dönem askerliği, 1977'de ise Haldun ve Feridun'un askere gitmesi ile müziğe iki yıl ara vermek zorunda kalırlar. Bu süre içerisinde müzik piyasasında kaset furyası ortaya çıkmıştır ve birçok firma iflasa sürüklenir.
Grup askerden dönünce bu olumsuzluklardan etkilenirler ve o dönemin modası olan gazinolarda sahne almak yerine, çizgilerinden ödün vermemek adına sahneyi bırakmaya karar verirler.
3 Hürel'i bütün Türk gruplarindan ayiran en önemli özellik, sadece kendi beste ve sözlerini çalip söyleyen ilk grup olusudur. 3 Hürel, herhangi bir yabanci besteyi kullanmadi. Türkülerden uyarlama, düzenleme yapmadi. 3 Hürel'in müziginde 3 karakteristik özellikten söz etmek mümkündür:
1-) 3 Hürel, özellikle ritmleriyle özgünlesti. Anadolu'nun ritmlerinden yola çikarak çok degisik sentezlere ulasti. Haldun Hürel özel olarak, degisik tonlarda, büyük ölçekli darbukalar yaptirdi, bunlari bateriyle birlestirerek yeni bir vurmali çalgilar grubu üretti. Ayrica tef, kasik, köy davulu, çan, bongo gibi sazlari da kullandi.
2-) Feridun Hürel de dünyada ilk kez, dogu kültürünün bir enstrümaniyla (baglama), bati kültürünün bir enstrümanini (elektro gitar) ayni gövdede birlestirerek çift sapli "elektro saz-gitar"i üretti. Bu enstrümanla yeni ve farkli bir saz tinisi elde etmenin yani sira, konserlerde ayni parçada hem saz, hem de gitari kullanma kolayligi sagladi. Anadolu ritm ve ezgileri, Haldun'un vurmali sazlari ve Feridun'un saz-gitari, 3 Hürel'in soundunun karakteristik ögelerini olusturdu.
3-) 3 Hürel, sarki sözlerinde de genellikle ask acisi, ayrilik, ölüm gibi hüzünlü temalari isledi. Besteler, bir iki istisna disinda hep minör tonlarda yazildi. Feridun Hürel bu konuda; "Sanat için ya da halk için degil, kendim için, kendi duygularimi anlatmak, aktarmak için sarkilar yazdim. Genellikle üzgün ve kirgin oldugum zamanlarda beste yapmak geliyordu içimden. Bu yüzden de sarkilarimin konulari hep hüzünlü ve aci oldu..." yorumunu yapmaktadir.
"Efsane...Yeniden". Son yıllarda eski tüfek sanatçıların tekrar müziğe dönmesi grupta da böyle bir dönüşü gündeme getirir. Fakat, Feridun buna karşıdır, ona göre efsane olduğu gibi kalmalı, onlara dokunulmamalıdır. Haluk Levent'e verdikleri 'Sevenler Ağlarmış' adlı parçanın çok sevilmesi ve Ada Müzik'in kendilerine Diskotür'ü satın aldığını ve yeniden onlarla çalışmak istediğini söylemesi Üç Hürel'in görüşlerini değiştirmesine neden olur. Böylece "Efsane...Yeniden" albümü çıkar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)